Ama onun küçük evinde üzgün ve yalnız bir şekilde oturduğu, kedilerini beslediği ve Cinayet Dosyası'nın 17 bölümünü art arda izlemeye oturmadan önce tek kişilik yemeğini mikrodalgada ısıttığı gözümün önüne geliyor. | Open Subtitles | ولكن أتصورها دائمًا جالسة وحدها في شقتها الصغيرة تطعم قططها تسخن عشائها في المايكرويف قبل أن تجلس |
Festival esnasında yaşanan bu günde, tanrıların insanları beslediği yaz mevsimi ile bunun karşılığında insanların tanrıları beslediği kış mevsimi arasında değişiklik oluyor. | TED | يحدث هذا اليوم خلال المهرجان الذي يحتفل بهذا التحول بين موسم الصيف، عندما تطعم الآلهة الناس، وموسم الشتاء، عندما يطعم الناس الآلهة في المقابل. |
Bugün onun kuşları beslediği parktan geçtik, ona kıs kıs güldü ve hemşiresine dönüp bizim yaşlı Javi'yi nasıl alt ettiğini anlattı. | Open Subtitles | حتى اليوم , نحن نمر بالحديقة التي تطعم فيها الطيور فتضحك وتلتفت إلى ممرضتها وتخبرها بالحكاية وكيف أنها قد تمكنت من خافي المسكين |
Sally Struthers'ın ezmeyle beslediği çocuklara benziyor. | Open Subtitles | إنها مثل تلك الأطفال (سالى ستروثر) تطعم المعكرونة لنا |