bilgisayarlardan başından beri bize yardım etmelerini istediğimiz konu doğal olarak uzaysaldır. | TED | معظم ما نريد الحواسيب أن تساعدنا فيه في المقام الأول بطبيعته مكاني. |
Standart ikili sistem bilgisayarlardan farklı olarak kuantumlar veriyi hassas lazerlerle iletir. | Open Subtitles | متسترين عنها على خلاف الحواسيب العادية يستعمل الكوانتوم الليزر الدقيق لنقل البيانات |
Bir saniye için, bilgisayarlardan hiç anlamadığımı varsayar mısınız? | Open Subtitles | أنتظروا للحظة أنتما الاثنان تظاهروا كأني لا أعلم شيئاً عن الحواسيب |
Şu ünlü ilk bilgisayarlardan bazıları doğduğum şehir Urbana'da, yani HAL 9000'in doğduğu yerde yapılıyordu. | TED | بعض الكمبيوترات الاولية قد بنيت في بلدتي في اوربانا بلد المنشأ ل هال 9000 |
Sistemime girdi ve CD'yi işteki bilgisayarlardan birine takmamı istiyor. | Open Subtitles | لقد دخل في نظامي و يريدني أن أضع هذه الاسطوانة في أحد حواسب العمل |
Yani hiçkimse.. ben bilgisayarlardan anlamam. | Open Subtitles | أعني، لا أحد أنا لا أفهم أجهزة الكمبيوتر |
Banka 1980'den önce yapılmış, yani bilgisayarlardan daha önce. | Open Subtitles | تم بناء البنك قبل عام 1980 أي قبل أجهزة الحواسيب |
Bize daha fazla telefon bilgisayarlardan bulmamız için yardım edecek. | Open Subtitles | و سيساعدنا في البحث عن المزيد من الحواسيب الهاتفية |
bilgisayarlardan sokak lambalarından televizyonlara kadar modern hayatın temelini oluşturuyor. | Open Subtitles | إنه يشكل جزء أساسي من حياتنا اليومية من الحواسيب ، وإنارة الشوارع وحتى التلفزيونات |
Ve ne yaparsan yap sakın bilgisayarlardan ya da internetten söz etme. | Open Subtitles | ومهما يكن لا تذكري لهم الحواسيب أو الإنترنت |
Ona şehrin alt sistemindeki bütün bilgisayarlardan virüslü paketleri çekmesini söyle. | Open Subtitles | أخبره أن يسترجع كافّة الحزم المصابة من من الحواسيب العملاقة للنظام الفرعيّ في نطاق المدينة. |
Senin oraya girmeni ve bu bebeği bilgisayarlardan birine takmanı istiyorum. | Open Subtitles | أودّك أن تدخله وتوصّل .هذه بأحد الحواسيب |
Kutularındalar. Amirim bilgisayarlardan hoşlanmıyor. | Open Subtitles | إنها في الصناديق فالرئيسة لا تحب الحواسيب |
Cep telefonlarımız 20 yıl önceki en güçlü bilgisayarlardan daha güçlüdür. | TED | هواتفنا المحمول أكثر قوة من بعض أقوى الحواسيب خلال عشرين سنة مضت . |
"Amerika'ya öğret" programıyla Detroit'e kadar inip şehir merkezindeki fakir çocuklara, bilgisayarlardan bahsedeceğim. | Open Subtitles | عبر برنامج "تدريس أمريكا" سوف أذهب إلى (ديترويت) وأدرّس أطفال المدينة عن الحواسيب |
Hayatı, bilgisayarlardan ve internetten ibaret. | Open Subtitles | حياته تتمحور حول الحواسيب والأنترنت. |
- Bilgisayarlar gerçekten masada mıydı? - Hâlâ bilgisayarlardan mı bahsediyorsun? | Open Subtitles | هل الحواسيب اصبحت على الطاولة ؟ |
bilgisayarlardan nefret ederim. Nasıl çalıştıklarını bile bilmem. | Open Subtitles | أنا أكره الكمبيوترات لا أعلم حتى كيف تعمل |
Deney, ortak insan bilincinin bilgisayarlardan daha iyi bir şekilde sorunları çözüp çözemeyeceğini görmek için tasarlanmıştı. | Open Subtitles | صُممت التجربة لرؤية أن كان الوعي البشري الجماعي لتحل المشاكل أفضل من الكمبيوترات |
Sistemime girdi ve CD'yi işteki bilgisayarlardan birine takmamı istiyor. | Open Subtitles | لقد دخل في نظامي و يريدني أن أضع هذه الاسطوانة في أحد حواسب العمل |
bilgisayarlardan ile cok olmayan anlayisli degilsin. | Open Subtitles | أنت ذلك غير والدهاء مع أجهزة الكمبيوتر. |
Genelde, dizüstü bilgisayarlardan semen temizliği yapıyorum. | Open Subtitles | اغلب الاحيان اقوم بتنظيف المني عن الكومبيوترات. |