? Bu bilgiyi, daha uzun süren yaşantıma ne şekilde entegre edebilirim? | TED | وكيف يمكنني ان استخلص المعلومات المفيدة لي على المدى الطويل في حياتي |
Ancak bu kadar etkileyici bir burun yapısı, burnun topladığı yığınlarca bilgiyi işlemeye yarayan bir şeyler olmadan işe yaramazdı. | TED | ولكن كل مافي بنية الأنف الرائعة هو ليس بالفائدة الكبيرة بدون شيءٍ ما لمعالجة المعلومات التي تصل من فتحات الأنف |
Bizim zamanımızda, dijitalleşme var. Bilginin fiziksel kütlesini soyup çıkarıyor, bu yüzden şimdi bilgiyi kopyalamanın ve paylaşmanın maliyeti neredeyse sıfıra yakın. | TED | لدينا في أيامنا هذه الثورة الرقمية التى جردت كل شئ من الغموض .. فأصبح الحصول على المعلومة لا يكاد يكلف شيئاً الآن. |
Tırnak içinde söylüyorum, "bu hafta sonu takımımız kazanacak" ve biz bu bilgiyi sadece haklı çıktığımız nadir zamanlarda hatırlayacağız. | TED | نعلم أن فريقنا سيربح في عطلة نهاية الاسبوع هذه ونتذكر فقط هذه المعلومة في المرات التي نكون فيها على صواب |
Bazıları altın değerindeki bu evrensel bilgiyi Plato'nun nitelendirdiğini düşünüyor bazıları da Pythagoras'un. | TED | ويعزوا بعض المحللين هذه المعرفة الذهبية العالمية إلى أفلاطون وآخرون يعزوها إلى فيثاغورس |
Ama bu kadar fazla bilgiyi bir kişinin tek başına anlamlandırması mümkün değildi. | TED | لكن لا يستطيع مستخدم واحد أن يحدث تأثيراً بهذا الكم الهائل من المعلومات. |
Bir şey yapmak için gereken bilgiyi küçük parçalar hâlinde veriyor. | TED | يعطي فقط قدراً ضئيلاً من المعلومات الذي يتطلبه إتمام شيء معين. |
P.S. 'in beyni bütün görüş alanından gelen bilgiyi işliyordu. | TED | كان دماغ بي.إس لا يزال يعالج المعلومات من مجال رؤيتها. |
Üçüncü kural, ben bu bilgiyi geri aldığımda o sadece birinin boyu, kilosu ve nerede doğduğu bilgisinden ibaret değil, onun bağları olmalı. | TED | الشرط الثالث هو أنني عندما أحصل على تلك المعلومات فهي لا تحوي فقط طول ووزن شخص ما أو متى وُلد، هي تحوي علاقات. |
Bu aşamada, gizli bir teknik bilgiyi, mahkemeye sunmak zorundayım. | Open Subtitles | انا مجبرة اذن للاستناد الى المعلومات التقنية ذات الطبيعة الحرجة |
Bütün bu bilgiyi anahtarlığı tutarak mı elde ettin ? | Open Subtitles | حصلت على كلّ تلك المعلومات فقط بمعالجة تلك السلسلة الرئيسية؟ |
Kocam biyopsiye ihtiyacı olduğunu söyliyor ve bu bilgiyi benden saklamış. | Open Subtitles | أخبرني زوجي أنه بحاجة لتحليل فقط وقد أخفى تلك المعلومة عني |
bilgiyi bir kenara bırakmanın kötü bir fikir olacağını düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هناك من ضرر لو ابلغتهم هذه المعلومة |
Bağışlayın Sayın Başkan ama, bu bilgiyi delegasyonla paylaşmanız, paniğe yol açar. | Open Subtitles | مع احترامي، سيدتي الرئيسة اشراك تلك المعلومة مع المبعوثين قد ينشر الذعر |
Eğer bilseydi o bilgiyi de atlası aldığı şekilde polise verirdi. | Open Subtitles | لكان قال هذه المعلومة للشرطة لقد اشترى هذه الخرائط بشكل مجهول |
İhtiyacım olan bilgiyi getirmek için gönderdiğim adamım hainlik edebilecekmiş gibi görünmeli. | Open Subtitles | بإحضار المعرفة التي أحتاجها فثاني حاجتي هي أن أبدوا غير مؤهل للولاء |
Ve ne bu bilgiyi ne de yeteneklerinin tehlike oluşturduğunu bilmiyoruz. | Open Subtitles | ونحن لا نعلم سواء هذه المعرفة او قدراته هي الخطر الحقيقي |
Açıkçası sıçrama sürücülerini geliştirmişler Veritabanımızdan çaldıkları Aurora görev raporlarındaki bilgiyi kullanarak... | Open Subtitles | حسنا من الواضح أنهم طوروا نظام الدفع مستعملين المعلومات من قاعدة البيانات |
Ve bilgiyi başka bir bilgiye bağlanabileceğiniz, ve sonra da istediğiniz gibi geri çağırabileceğiniz bir platforma sahipti. | TED | وكان له منصة تستطيع أن تربط معلومات بمعلومات أخرى. ثم تستطيع أن تستدعي أي معلومة بضغطة زر. |
Eğer iyileşirse, bu adamları yıkmak için gerekli bilgiyi bize verebilir. | Open Subtitles | إذا أفاق , يمكنه الإثبات لنا بالمعلومات للإطاحة بهؤلاء الأشخاص للأسفل |
Tek bildiği şey teklifi hangi şirketin yaptığını içeren bilgiyi ulaştırması gerektiği. | Open Subtitles | كل ما يعلمه انه سيوصل معلومات عن الشركه التى حصلت على العرض |
bilgiyi neden benimle paylaşmıyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تشاركني ببعض معلوماتك يا صديقي؟ |
Bana bilgiyi bana getirmemiş olsaydın, muhtemelen onları asla bulamazdık. | Open Subtitles | إذا لم تكونى أخبرتينى بهذه المعلومه ربما لم نكن نجدهم |
İnsanlara bu bilgiyi verip beklemelerini söyleyin. | Open Subtitles | أخبرْ الناسَ لوَضْع تلك المعلوماتِ على اوراق الترحيب و الإستراحةِ و التغطيةِ |
Duyu değiştirme, beyne bilgiyi alışılmadık duyu yollarından sağlamak demek ve beyin bu bilgiyi anlamanın bir yolunu buluyor. | TED | وهذا يشير للمعلومات الوافدة إلى الدماغ عبر قنوات حسية خاصة، والدماغ يتدبر أمر التصرف بها. |
Sydney bilgiyi CIA'e sızdırdı ve gerisi aynen tahmin ettiğiniz gibi oldu. | Open Subtitles | سرّبت سدني إنتيل إلى وكالة المخابرات المركزية، وأدّت البقية بالضبط كما توقّعت بأنّه. |
Hey, seninle küçük bir şahsi bilgiyi paylaşmak istedim. | Open Subtitles | أردت فقط أن أشاركك بعضاً من معلوماتي الشخصية معك |
..ne de olsa, altın arabası hakkında bilgiyi veren oydu. O mu? | Open Subtitles | فبرغم كل شيء فهو الشخص الذي أخبرنا بمعلومة شحنة الذهب |
General bu bilgiyi neden aldı bilmiyorum ama, efendim ama bir tahminim var. | Open Subtitles | لا اعلم ما هو المكان الذي حصل اللواء على معلوماته منه يا سيدي ولكن باستطاعتي أن أخمن |