Ancak bizim çoklu görev gerçeğimiz oldukça farklı ve tonlarca bilgiyle yüklü. | TED | ولكن طبيعة تعد المهام لدينا مختلفة قليلة. وكثير من الأطنان من المعلومات |
Ve şunu farkettim ki politik ikna fikirler, gerçekler ya da bilgiyle başlamıyor. | TED | والذي لاحظته هو الإقناع السياسي لا يبدأ من الأفكار او الحقائق او المعلومات |
Bu yeni bilgiyle beraber, binaya saldırı taktikleriniz üzerinde yeniden çalışın. | Open Subtitles | أعيدوا صياغة خططكم الأمنية بخصوص هذا المبنى بناءاً على هذه المعلومات |
Senden kurtulmamasının tek sebebi seni kullanıyor olması. Seni sahte bilgiyle besliyor. | Open Subtitles | السبب الوحيد لعدم التخلص منك أنّه يستغلّك ، لتغذية شركائك بمعلومات كاذبة |
Tasarım çok önemlidir. Eğer bilgisayardaki dijital bilgiyle başlıyorsanız, bu dijital bilginin gerçekten hatasız olması gerekir. | TED | التصميم مهم، وإذا بدأت بالمعلومات الرقمية على الكمبيوتر، فان تلك المعلومات الرقمية يجب أن تكون دقيقة حقاً. |
Bu bilgiyle hiçbir şey yapmamı istemiyorduysan neden onu bana verdin? | Open Subtitles | ان كنت تريدني الا أفعل شيئا بتلك المعلومة فلماذا منحتني إياها؟ |
Bu bilgiyle yalnız başıma yaşayamam. | Open Subtitles | . لا يمكننى أن أعيش وحيداً مع تلك المعرفة |
- Geçenlerde CIA'e verdiğin bir bilgiyle ilgili bazı sorularımız var. | Open Subtitles | لدينا بضعة اسئلة لك عن المعلومات الحديثة التى منحتها للمخابرات المركزية |
Bu bilgiyle yanında 1 dolar varsa; ancak bir chalupa alabilirim.! | Open Subtitles | لو كانت هذه المعلومات ثمنها دولار يمكنني أن أشتري لنفسي تولوبا |
İlahi hakikatlerle, o gizli bilgiyle... kişisel bir bağ kurma arayışı. | Open Subtitles | السعى للحصول على علاقة شخصية بالحقائق الإلهية لتلك المعلومات المخفية .. |
Bu bilgiyle onun dinlediğini bilerek ne yapabileceğimizi biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف ماذا قد نفعل بتلك المعلومات بعلمنا إنها تستمع؟ |
Diğer üçü de şu an düşündüğün bilgiyle birlikte yollandı. | Open Subtitles | السيقان الـ3 الأخرى ذهبت مع المعلومات التي تفكر فيها الآن |
Anlaşılıyor ki düşündüğümüzden çok daha fazla bilgiyle , sadece biraz ağırdan alarak. | TED | اتضح انه في الواقع يمكننا التعامل مع قدر من المعلومات اكثر من ما نظن فقط يجب ان ناخذ الموضوع ببساطة اكثر |
Son olarak, Teach For America'dan sınıfın öncelikle bilgiyle ilgili olmadığını öğrendik. | TED | وفي النهاية ، من التعليم لأمريكا فقد تعلمت أن الفصل الدراسي لايكون في الأساس عن المعلومات |
Peki, o zaman ekranın içine uzanıp el becerimizi kullanarak dijital bilgiyle nasıl etkileşebiliriz? | TED | كيف يمكنك أن تمدها إلى الداخل وتتفاعل مع المعلومات الرقمية باستخدام المهارات التامة ليديك؟ |
Bu kadar bilgiyle bir insanı hapise yollamak yeterince kötü. But to tell-- | Open Subtitles | إحتجازك لرجل فى السجن بمعلومات غير كافيه أمر سىء |
Her DNA dizisi bir genetik bilgiyle kodlanmış. | Open Subtitles | كل تسلسل زوج قاعدة لديها يُشفـّر بمعلومات وراثية |
Elimizdeki bilgiyle elimizden geleni yaptık. | Open Subtitles | فعلنا ما بوسعنا بالمعلومات التي كانت بحوزتنا |
Az bir bilgiyle yapabildiklerimi görsen şaşırırdın. | Open Subtitles | ستتفاجأ بما يمكنني فعله بالمعلومات الصغيرة |
"Bu bilgiyle ne yapabilirim?" | TED | فكرت ، ماذا يمكن أن أفعل بهذه المعلومة ؟ |
Zaman makinesini gördü. Onu bu bilgiyle tek başına bırakamazdım. | Open Subtitles | لقد رأت آلة الزمن لذلك لم أستطع تركها هناك مع هذه المعلومة. |
Bu bilgiyle yaşayamam, bu bilgiyle ölemem de. | Open Subtitles | لا أستطيع الحياة مع تلك المعرفة . أو أن أموت معها |
Çünkü her şeye rağmen bilim aslında bilgiyle alakalı değil. | TED | لأنه في النهاية، العلوم لا تتعلق بالمعرفة. |
- Bana bu bilgiyle geldiğinde bunu her iki tarafla da paylaşmanın önemli olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | عندما اتيت الي بهذه المعلومات اعتقدة انه من الأفضل مشاركة هذه المعلومه مع الطرفين |