Nasıl olmuştu bilmem ama plastik bir çöp kovasında yapmıştım. | Open Subtitles | حسناً, لا اعرف كيف. لقد صنعتها في علبة قمامة بلاستيكية |
Cesedini, güvenli evin bir sokak ötesindeki bir çöp tenekesinde bulmuşlar. | Open Subtitles | وجدوا جثته في مكب قمامة على بعد شارع من البيت الآمن |
Hayır, sadece gerekli araçlarınız yok mesela arkasından sarkacağınız bir çöp kamyonu gibi. | Open Subtitles | كلّا، أنتم فقط تفتقرون إلى المعدّات المناسبة، مثل شاحنة جمع قمامة تتعلّقون بمؤخرتها. |
Hiçbir yere gitmeyen çok pahalı bir çöp yığını. | TED | مكلفة جداً كومة من القمامة التي لا يذهب في أي مكان. |
Ayrıca burada görebileceğiniz üzere tarihi köprünün ötesinde, plazanın hemen yanında, nehir size sanki bir çöp nehriymiş gibi görünebilir. | TED | وخلف الجسر التاريخي الذي ترونه هنا، بجانب الساحة، تستطيعون رؤية أن النهر كان يبدو كنهر من القمامة. |
Ajansın dar sokağında bir çöp kutusu var. Bir film rulosu var içinde. | Open Subtitles | أذهبي إلي سلة المهملات التي في الزقاق خلف الوكالة، داخلها ستجدي بكرة فيلم |
O akşam, karanlıkta pazara tekrar geldim ve "uhh, uhh" sesini duydum. Tabi ki, bir çöp yığınının üstünde ölen bir orangutan yavrusu buldum. | TED | . وفي هذا المساء عدت إلى السوق ليلاً وسمعت " آه ، آه" ويقيناً وجدت صغير مريض من انسان الغاب يموت على كومة قمامة. |
Sanırım bir çöp kutusu falan bulmalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أن علينا إيجاد صندوق قمامة أو ما شابه |
İhtiyar Shred bir çöp kamyonunun tam arkasına bir kuğu dalışı yapmıştı! | Open Subtitles | أدى شريدر حركة غطسة البجعة وحط في مؤخرة شاحنة قمامة |
Kuzeydoğu köşesinde bir çöp tenekesi var. | Open Subtitles | هناك قمامة يُمْكِنُ أَنْ على الزاويةِ الشمالية الشرقيةِ. |
Efendim, sakin olursanız size bir çöp kovası patlamış mısır ikram etmekten mutluluk duyarım. | Open Subtitles | ..سيدي، إذا هدأت من غضبك سأكون سعيداً بإهدائك كيس قمامة مليئاً بالفشار |
Şuna bakar mısın tatlım? Birisi mükemmel bir çöp kutusu düşürdü. | Open Subtitles | انظر إلى هذا يا حبيبي أحدهم ألقى صفيحة قمامة جيدة |
Öğrencilerimin bir sahilde yürür yürümez, bir çöp yığınlarına rastlamaları uzun sürmüyor. | TED | ولم نستغرق وقتا طويلا حتى بدأ تلامذتي بالتجول على الشاطئ والتعثر بأكوام من القمامة. |
Apartmanındaki bir çöp parçasını toplamakla başla. | TED | ابدأ بالتقاط قطعة من القمامة في مربعك السكني. |
Senin bir çöp yığını olduğunu ve seni bir daha görmek istediğini sana söylememi istedi. | Open Subtitles | و أوصتني بأن أقول لك بأنّك كومةٌ من القمامة الكاذبة و بأنّها لا تريد أن تراك مجدّداً |
Buradayım çünkü devasa bir çöp topu tam üzerimize geliyor. | Open Subtitles | كلا. وإنما أتيت لأن هناك كرة هائلة من القمامة تتوجه صوبنا مباشرةً. |
Kadının biri yağlarını aldırıyor ve çıkanlar koca bir çöp kutusunu dolduruyor. | Open Subtitles | أمرأه تزيل دهونها و ويملأ سلة المهملات بالكامل |
Okul içinde ya da dışında gördüğün herhangi bir çöp kutusu. | Open Subtitles | في أي سلة مهملات تراها في المدرسة أو خارج المدرسة فعليا |
Bak, birisi bu adamı parçalara ayırdı ve bir çöp gibi dışarı attı. | Open Subtitles | اسمع ، شخص ما قام بتقطيع هذا الشخص إلى أجزاء صغيرة وقام برمية مثل القمامة التي شاهناها أمس |
Bu küçük bir çöp parçası İki köşesinden kırparsanız, bir yavru timsahın ağzına benzer. | TED | هذه قشة صغيرة، وما تقوم به هو فقط قرص الجانبين هنا، فتصبح فم تمساح للأطفال. |
Ahyeon-dong üst geçidinin yanında, fırının önünde, bir çöp kutusu var. | Open Subtitles | بجانب جسر (ايهون دونغ) أمام المخبز، قرب المُهملات |
Seni bir çöp kutusuna tıkıp tribünden yuvarlamıştık sen de tüm okulun önünde 45 metre uçmuştun. | Open Subtitles | لقد قمنا بدحرجتك على المدرجات بداخل سلة القمامة واستمريت في التدحرج حتى خط الـ50 ياردة أمام المدرسة بأكملها |