Pazarlama yetkilisi işe alacaksanız yeni bir ürün için açılışa özel kampanya hazırlatın. | TED | إذا كنت تريد توظيف مدير تسويق، يقوم بوضع خطة لحملة إطلاق منتج جديد. |
bir ürün yapma işine giren bu insanlar, aynı veritabanına sahip değiller. | TED | جميع هؤلاء الذين يقومون بصناعة منتج ما، لا يملكون قاعدة البيانات ذاتها. |
Fakat; grup satış amacıyla yeni bir ürün üretmedi. | Open Subtitles | خلال السنوات الماضية، لم تقدم أي إعلانات بخصوص وجود منتجات فعلية |
Bu yeni bir ürün gibidir; Yeni bir yardımcı. | TED | إنها بمثابة سلعة جديدة، هذه أداة جديدة. |
Nasıl bir kültür bu tür bir ürün üretir, bunu etiketler ve çocuklara satar? | TED | أيُّ ثقافةٍ تلكَ التي تُنتج مثل هذا المنتج ثم تُسمِّيه وتبيعه للأطفال؟ |
Bunun nasıl olabildiğini anlamıyorum. Biz iyi bir ürün çıkarırız. | Open Subtitles | لا أردي كيف لهذا أن يحصل، نحن نصنع منتجاً جيّداً. |
Gerçekten çok kaliteli bir ürün. | Open Subtitles | فحصتها، وهيَ ذات جودة ممتازة. |
Bununla başa çıkarken aynı zamanda çevre dostu bir ürün sunmak endüstride büyük bir değişikliğe neden olabilir. | TED | لذلك فإن القدرة على التعامل مع ذلك بالإضافة إلى توفير منتج صديق للبيئة قد يؤدي إلى تحول جذري في الصناعة. |
başlangıçta 3-4 kişi yer alıyor ve bunlar ortaya bir ürün çıkarmaya çalışıyorlar. | TED | لذا فقد كانت من ثلاث أشخاص، أو شئ من هذا القبيل، ولقد حاولوا صنع منتج. |
Her bir ürün kategorisi için bir saniyeniz olduğunu hayal edin. | TED | اتعلمون لو ان كل منتج سيستغرق عرضه ثانية واحدة فحسب |
Yani düşünüyorum da bir delikanlının binlerce hayvanın hayatının kurtulmasını sağlayacak bir ürün icat ediyor olması harika bir şey. | TED | وأعتقد أنه أروع ما حدث أن يقوم شاب باختراع منتج ينقذ حياة.. آلاف الحيوانات |
Bu gece burada yeni bir ürün anons ediyoruz halka ilk kez gösterilecek burada. | TED | ونحن نعلن الآن عن منتج جديد هذه الليلة وهذه هي المرة الأولى التي يتم عرضه فيه في تجمع عام. |
Bu, mevcut sisteme tam bir tezat teşkil ediyor. Mevcut sistemde, insanların muadil bir ürün olan kendi ürününüze geçmesini sağladığınızda, bundan çok para kazanıyorsunuz. | TED | هذا تناقض صارخ في النظام الحالي، حيث تحصل على الكثير من المال لتحويل شخص ما من منتج واحد إلى منتج مساوٍ وهو منتجك. |
Amerikalılara sevebilecekleri bir ürün sunmalıyız. | Open Subtitles | نريد أن نعطي الأمريكان منتجات قد يُحبونها |
Yani.. Son zamanlarda hiç yeni bir şey yedin mi veya yeni bir ürün denedin mi? | Open Subtitles | إذاً، هل أكلتِ أطعمة جديدة أو جربت أي منتجات جديدة مؤخراً؟ |
Ve insanlar, "Efendim başka bir ürün alsınlar" diyorlar. | TED | والناس تقول " حسناً .. يتوجب عليهم ان يشتروا منتجات أُخرى " |
Sadakat, benim iş alanımda zor bulunan bir ürün. | Open Subtitles | الولاء هو سلعة نادرة في اتجاه اعمالي |
Preston, senin sanatsal bakışın, pazarlanabilir bir ürün değil. | Open Subtitles | (بريستون)، إن رؤيتك الفنية سلعة غير قابله للتسويق فحسب. |
Yeni bir ürün oluşturmak, yeni bir ürün geliştirmek ya da yeni bir üretmek ama yeni bir ürünün kendisi değil mi? | TED | فهو يختص بكيفية إنشاء منتج جديد أو تطوير منتج جديد أو تصنيع منتج جديد، ولكن ليس المنتج الجديد بحد ذاته؟ |
Evet, yeni bir ürün icat etti ve kapı kapı gezip satacak. | Open Subtitles | أجل، لقد أخترع منتجاً جديداً و الآن سيسافر في رحلة ليبيعه بالطرق من باب إلى باب |
Gerçekten çok kaliteli bir ürün. | Open Subtitles | فحصتها، وهيَ ذات جودة ممتازة. |
Ne uzayan, ne de kısalan, insanları hasta ve mutsuz eden bir ürün. | Open Subtitles | لأن الناس بإمكانهم إيقاف أنفسهم من شراءه "المُنتج الذي لا يتطوّر أبداً |