Arabadaki kamera görüntüsünden çıkarılacak bir şey kalmamış. | Open Subtitles | ليس كما لو أن هناك شيء متبق لإيجاده من اشرطة فيديو كاميرا المرور. |
Arabadaki kamera görüntüsünden çıkarılacak bir şey kalmamış. | Open Subtitles | ليس كما لو أن هناك شيء متبق لإيجاده من اشرطة فيديو كاميرا المرور. |
Kırılmış, sıvı buharlaşıyor. lçinde fazla bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لقد تحطمت , السائل يتبخر لم يتبقى الكثير |
Pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لم يتبقى الكثير |
Babamın dinleme üssü hemen şuradaydı. Şimdi bir şey kalmamış tabii. | Open Subtitles | كنا نذهب إلى محطة هناك لم يتبق منها الكثير الآن |
Eğer öyle düşünüyorsanız, o zaman konuşacağımız bir şey kalmamış demektir. | Open Subtitles | حسناً، إن كان هذا ما تعتقده فلم يتبقى شيئاً للحديث حوله... |
Konuşacak başka bir şey kalmamış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنه لم يتبقى ما نناقشه الآن. |
Hayır, pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لا ، لم يتبقى الكثير |
Pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لم يتبقى الكثير بِها |
Geriye pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لم يتبقى الكثير |
Yüzünden geriye pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لم يتبقى الكثير من وجهه |
Efendim, nihayet içeri girebildik. Geriye pek bir şey kalmamış. | Open Subtitles | لقد دخلنا الغرفه لم يتبق منها الكثير |
O zaman söyleyecek bir şey kalmamış demektir. | Open Subtitles | إذاً أعتقد أنه لم يتبقى شيئاً لقوله |
Hey ayıcık, onun içinde bir şey kalmamış. | Open Subtitles | أنتظر، لم يتبقى شيئاً هناك |
Konuşacak başka bir şey kalmamış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنه لم يتبقى ما نناقشه الآن |