Bu paranın bir doları bile senin olmayacak çünkü oğlum için fidye ödemeyeceğim. | Open Subtitles | أنت لن تري دولار واحد من هذه النقود لأنه لن تُدفع فديه لأبني |
Bu sayede bir doları aşmadan karnımı doyurabiliyordu. | Open Subtitles | بتلك الطريقة, امكنها ان تطعمني بأقل من دولار واحد |
Neoklasik ekonominin temel esasları başka odadaki tanımadığınız bir insan 99 dolar alacak diye bir doları reddetmenin mantıksız olduğunu söyler. | TED | الآن، وبالإستناد إلى أُسُسِ الاقتصاد الكلاسيكي الجديد سوف نجد أنّه من غير العقلاني رفض دولار واحد لمجرّد أن شخصا ما لا تعرفه، في غرفة أخرى، سوف يحصل على 99. |
J'Marcus. Hayatında kazandığı bir doları da... | Open Subtitles | جي ماركوس لقد انفقت دولار واحد عليها |
Şimdi bu kadınlar - Allah bu kadınlardan razı olsun - günlerini binlerce çocuk için kahvaltı ve öğle yemeği hazırlayarak geçiriyor ve yemek başına sadece 2,68 dolara. Bunun sadece bir doları yemeğe gidiyor. | TED | الآن، تلك النساء-- بارك الله فيهن-- يقضين يومهن في الطهي من أجل الآلاف من الأطفال، وجبات الفطور والغذاء بسعر $2.68 فقط لوجبة الغذاء، ويذهبُ دولار واحد فقط للطعام فعلًا. |
Bu bir doları teşekkür olarak kabul edin. | Open Subtitles | أشكرك بـ دولار واحد |