Ayrıca belli bir durumda yürütücü işlevi kullanırken ortaya koyduğunuz stratejilere de bağlıdır. | TED | وتعتمد كذلك على الاستراتيجيات التي تنفذها عند استعمالك للوظيفة التنفيذية في حالة معينة. |
Neyse, iyi haber şu ki, proje gayet iyi bir durumda. | Open Subtitles | والخبر السار هو أن المشروع هو في حالة جيدة. جاك سعيد. |
Bu kararı verebilecek bir durumda mı sence? İyi düşün. | Open Subtitles | أتعتقد حقًا أنه في حالة تسمح له بالقيام بهذا الإختيار؟ |
Ve varlığınızın her anını savunmak savunmak zorunda olduğunuz bir durumda olduğunuzda çok farklı bir tavırla tepki vereceğiniz bir durumda kalıyorsunuz. | TED | وعندما تكون في موقف يتوجب عليك فيه تبرير كل لحظة من وجودك، فتوضع في موقف حيث يتوجب عليك التصرف بسلوك مختلف جداً. |
Bence insanlık için en büyük uyarı bizim güvenilmez bir durumda oluşumuzç | TED | في رأيي هذا هو أبرز رايات الخطرالحمراء لتُنذِر الإنسانية بأننا حقاً في موقفٍ حرج متزعزع. |
Fakat size sormak istediğim böyle bir durumda velev ki doğru diyelim böylesi bir durum nasıl çözülür yada soruşturulur veya gözden geçirilir? | Open Subtitles | لكن السؤال الذي أريد طرحه عليك، في حالة كهذه، لنقل أنها حقيقية، كيف يتم التعامل مع شيء كهذا أو التحقيق فيه أو مراجعته؟ |
Şimdiye kadar anlaşılmıştır ki bu kitap çok kötü bir durumda. | TED | ينبغي أن أذكّركم بأنّه الآن في حالة سيئة. |
Kendimi sabit yaratma durumunda buldum, sadece bir sonraki adımı düşünen ve her zamankinden daha fazla fikir üreten bir durumda. | TED | لقد وجدت نفسي في حالة إنشاء مستمر مفكراً فقط في الخطوة التالية و طرح أفكار أكثر من أي وقت مضى. |
Boğazını kutup ayısına açan kurt köpeğine yakından, daha da yakından baktığınızda bu ikisinin başkalaşmış bir durumda olduğunu göreceksiniz. | TED | إذا ننظر عن قرب إلى كلب الاسكيمو الذي تتكأ حنجرته على الدب القطبي, لو نظرنا بدقة أكبر, إنهم في حالة أخرى. |
Yani acil bir durumda, mesela doğurmak üzere olan bir anne iseniz bir sağlık kuruluşuna gitmeniz imkansızdı. | TED | لذا، إن كنت في حالة طارئة، أو إن كنت أم على وشك الإنجاب، إنسى الأمر، لن تستطيع بلوغ مركز الرعاية الصحية. |
Az önce, ona High Street'te, berbat bir durumda rastladım. | Open Subtitles | قابلتها منذ مدة وجيزة وكانت في حالة رهيبة |
Herhangi bir durumda sıtmaya yakalanan biri için... profesyonel doktorumuz var. | Open Subtitles | فقط فكرى ان لدينا طبيب محترف على متن السيارة في حالة لو ان شخص ما اصيب بحمى المستنقعات. |
Kendinizi ne zaman kötü bir durumda bulursanız, bilge tavsiyelerim ve tecrübelerim ile... sizi doğru şekilde yönlendiririm. | Open Subtitles | كلما وجدت نفسك في حالة ارتباك انا سأحثك على الإستفادة من نفسك من خلال تجربتي والنصيحة الحكيمة |
Yani, sonuçta kendimizi tamamen dışlanmış bir durumda bulduk, ta burada. | TED | هكذا, في النهاية وجدنا أنفسنا في موقف مهمّش تماما, بعيداً هنا. |
Böyle bir durumda sayabileceğim tek kişi sensin. | Open Subtitles | إنك الشخص الوحيد الذي أعتمد عليه في موقفٍ كهذا |
Yani, Scotty epey kötü bir durumda ama burası hakkında haklı. | Open Subtitles | أقصد، إن سكوتي في حاله سوادويه.. ولكنه محق بشأنه. |
Albay, üzüntülü bir durumda. Ve kendini yatak odasına kapatıp yalnız kalıyor. | Open Subtitles | الكولونيل, كان فى حالة هائجة, قام باغلاق غرفة نومه على نفسه بمفرده |
Hep böyle bir durumda, Cesurca davranacağını düşünürsün Fakat gerçekle yüzleşince, Hayatta kalma içgüdün, geri tepiyor. | Open Subtitles | يعتقد المرء دائماً أنه سيكون شجاعا بموقف كهذا ولكن عندما يحدث فعلاً فإن غريزة البقاء تطغى |
Böyle bir durumda genelde ne yapardım biliyor musun, her şeyin mahvolduğu ve ne yapacağımı bilmediğim durumlarda? | Open Subtitles | أتعرفين ما أفعله في مواقف كهذه عادة عندما يكون كل شيء ضدي ولا أعرف ماذا أفعل؟ |
Eğer öyleyse, bu ilk kez benzer bir durumda oluşum. | Open Subtitles | لو كان الأمر كذلك ، يبدو أنها أول مرة تحدث معي في ظروف مشابهة |
Ayrıca bu tek bir durumda olur, biliyorsun. | Open Subtitles | فأنت لوحدك. ومعروف أن ذلك يحصل في الحالات الخاصة. |
Ve bence çatışma sonrası bir durumda üç şey kritik önem arz eder. | TED | وأريد أن أقترح أنه عادةً في حالات مابعد الحرب هناك ثلاث أشياء حساسة |
Ancak bu durum halkın, ne kadar çaresiz bir durumda olduklarını anlamasını sağladı. | Open Subtitles | لكنها كانت حيله بارعه جعلت الناس تدرك أننا جميعاً فى موقف ميئوس منه |
Hayatında biri varken daha iyi bir durumda oluyorsun. | Open Subtitles | تكون بحالٍ أفضل عندما يكون هنالك شخص معك |
Yani bu gene sahipseniz, ve oldukça fazla şiddet görmüşseniz belirli bir durumda, bu tam anlamıyla felakete davetiye çıkarmaktır | TED | ولذا، اذا كان لديك ذلك الجين، ورأيت الكثير من العنف في وضع معيّن ، هذا هو وصف الكارثة، كارثة مطلقة. |
Bir şey talep edebilecek bir durumda olmadığımı biliyorum ama bir kadeh Chateau Petrus içerken daha rahat konuşan bir insanımdır. | Open Subtitles | أنا أفهم أنى فى وضع لا يخولنى لطلب أى شيئ ولكن ولكنى سأكون متعاون أكثر مع كأس شاتو بيتروس |