Bu delinin kesinlikle bu insanlar üzerinde bir etkisi var. | Open Subtitles | هذا المعتوه بالتأكيد لديه تأثير على هؤلاء الناس |
Vlad'ın oğlum üzerinde büyük bir etkisi var gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن "فلاد" لديه تأثير عظيم على ابني. |
Louise üerinde garip bir etkisi var, sanki... | Open Subtitles | لديه تأثير غريب على لويز، تقريبا |
İzlenimlerin, ne yaptığımız ve ne düşündüğümüz üzerinde delice bir etkisi var. | TED | اعتقد ان الانطباعات لها تأثير جنوني عن الذي نعتقده و الذي نفعله |
Ve bu radikal önermenin şu bahsettiğimiz gizem üzerinde inanılmaz bir etkisi var: Nobel ödülü alan hesaplamanın ortaya çıkardığı karanlık enerji miktarı üzerinde. | TED | وهذا العرض الجذري له تأثير عميق على الغموض تم اكتشاف حجم الطاقة المظلمة بواسطة نتائج رابحي جائزة نوبل |
Kalkanlara güç aktarmış olsam da gemiyi korumakta çok az bir etkisi var. | Open Subtitles | بالرغم من أنّني رفعت الطاقة إلى دروعنا لديها تأثير صغير على حماية السفينة |
Tamam. Güçlendiricinin sadece anlık bir etkisi var. | Open Subtitles | المنير لديه تأثير لحظي |
Tamam. Güçlendiricinin sadece anlık bir etkisi var. | Open Subtitles | المنير لديه تأثير لحظي |
Sakinleştirici bir etkisi var. | Open Subtitles | لديه تأثير مهدئ |
Üzerinde bir etkisi var. | Open Subtitles | لديه تأثير عليكِ |
Üzgünüm. Schubert'in garip bir etkisi var üzerimde. | Open Subtitles | آسف. "شوبرت" لديه تأثير غريب عليّ. |
Dahası, yaratıcı sorun çözmede ve derin bilgi alınımında büyük bir etkisi var. | TED | بالإضافة إلى ذلك ، لها تأثير عميق في دفع الحلول الإبتكارية ومعالجة المعلومات العميقة. |
Beyne az bir miktar voltaj veriyorsunuz, o kadar az ki hissetmiyorsunuz bile ama gözlemlenebilen bir etkisi var. | TED | يتم إدخال كمية صغيرة من الجهد الكهربي إلى المخ، صغيرة جدًّا بحيث لا تشعر بها عادةً، ولكن لها تأثير جدير بالاعتبار. |
Bu arabayla eve gidişin, sizin düşündüğünüzden çok daha büyük bir etkisi var. | TED | جولة السيارة هذه لها تأثير أكبر مما تتصورون، |
Bazıları ufak tefek ve önemsizdir fakat diğerlerinin hayatımız üzerinde büyük bir etkisi var. | TED | بعضها صغير وغير مهم، والبعض الآخر له تأثير كبير على حياتنا. |
Şebekeli ve şebekesiz çözümlerle hanelerin elektriklerinin arttırılmasının Afrika üzerinde olağanüstü bir etkisi var. | TED | لذلك، فإن التوسع في كهربة المنازل من خلال مزيج من الحلول داخل وخارج الشبكة كان له تأثير لا يصدق في أفريقيا. |
Kızların üstünde canlandırıcı bir etkisi var. | Open Subtitles | له تأثير انعاش بعض الشيء على بعض الفتيات الأكبر سنا. |
Yani bu fenomenin bir tür parçasıdır. Ben spontane kendi organizasyonu olarak adlandırılan Burada, karınca kolonileri gibi Burası tarafından alınan küçük kararlar mikro düzeyde aslında makro seviyesi üzerinde büyük bir etkisi var. | TED | لذلك كأنه جزء من ظاهرة سميتها عفوية التنظيم الذاتي ، حيث ، كما هو الحال في مستعمرات النمل ، حيث القرارات الصغيرة التي تتخذ -- على المستوى الجزئي لديها تأثير كبير على المستوى الأكبر |