Bu çocuğun eğitime ihtiyacı var. Onun bir geleceği var. | Open Subtitles | هذا الفتى لابد أن يحصل على التعليم أن لديه مستقبل |
Kız kardeşimin yanına gidip hâlâ bir geleceği olduğunu söyleyeceğim. | Open Subtitles | الان انا سوف اخبر اخني أنها لا يزال لديها مستقبل |
Onun bir geleceği yok, Jade. Ve senin geleceğini de alt üst edecek. | Open Subtitles | هو لا يملك مستقبلاً و سوف يتأكد بأنك لا تملكين واحداً أيضاً |
Ve ebeveyn olmanın ruhu çocuklarınızın parlak bir geleceği olduğundan emin olmakta. | Open Subtitles | روح الأب أو الأم تحضّك على العمل لكيّ يحظى أبناؤك بمستقبل مشرق. |
Şimdi harekete geçmeliyiz, yoksa çocuklarımızın bir geleceği olmayacak,... ..özgürlüğün tadı bir yana. | Open Subtitles | يجب أن نتصرف الآن أو أطفالنا لن يعرفوا المستقبل غير ذلك طعم الحرية |
Büyük bir fikri ve önemli bir geleceği olan genç bir adam. | Open Subtitles | شاب في مقتبل العمر لديه فكرة عظيمة ومستقبل عظيم |
Elimizde mikrobiyomumuzu düzeltecek ve tazeleyecek aletlerin olacağı ve aynı zamanda maymunların ve bizim daha mutlu ve sağlıklı yaşayabileceğimiz bir geleceği dört gözle bekliyorum. | TED | أنا أتطلع إلى مستقبل حيث نستخدم الأدوات التي نحتاج لاستعادة وتجديد نبائتنا الميكروبية، وفي ذلك العالم، تعيش القردة حياة أسعد وصحية أكثر، وبالطبع نحن كذلك. |
YV: Hiç kuşkusuz, Avro Bölgesi'nin yapısını değiştirmezsek, onun bir geleceği yok. | TED | يانيس: حسنًا، مما لا شك فيه أنه إذا لم نغير النظام الهيكلي لمنطقة اليورو، لن يكون لمنطقة اليورو مستقبل. |
Benim ülkem Fransa gibi pek çok ülkede üretimin bir geleceği olmadığını çocuklarımıza söyledik. | TED | في معظم الدول، كما هو الحال في بلدي فرنسا لقد أخبرنا أطفالنا بأن التصنيع لا مستقبل له |
İklim veri projeksiyonlarına göre Batı dünyasının zenginlikten kıtlığa gittiği bir geleceği araştırıyoruz. | TED | بناء على تنبؤات مبنية على بيانات المناخ، نتقصّى سيناريو مستقبل حيث انحدر العالم الغربي من وفرة بالموارد لانعدامها. |
Benim düşüncem uzaya gitmediği takdirde, insan ırkının bir geleceği olmadığıdır. | TED | أظن أن ليس للبشرية مستقبل إن لم تذهب الى الفضاء. |
Hala, üçümüzün birlikte bir geleceği olacağını düşünüyorduk. | Open Subtitles | كنت ما أزال أشعر أن لدينا مستقبلاً ينتظرنا |
Ve ben sanırım ikimizin bir geleceği olabileceğini umuyorum. | Open Subtitles | و أنا أظن بأني أتمنى لو يكون لنا مستقبلاً معاً |
Eğer onun sorumluluğunu almıyorsanız Hanna'nın bir geleceği yok demektir. | Open Subtitles | إذا لم تتحمل مسؤليتها حنا"لن يكون لها مستقبلاً على الإطلاق" |
Ve sığ bencilliğimizden sıyrılıp, o bölgenin insanları ile değişimi kucaklayalım. Muhteşem bir geleceği, umudu ve hoşgörüyü hep beraber kutlayalım. | TED | ونتخلى عن أنانيتنا الضيقة من أجل احتضان التغيير، ولكي نحتفل مع شعوب تلك المنطقة بمستقبل رائع وبالأمل والتسامح، |
Ve kasvetli müziğinize teşekkürler onlara sağlayamayacağım bir geleceği hayal etmekten vazgeçtiler. | Open Subtitles | .. وبفضل أغانيكم الباهرة أخيراً توقفوا عن الحلم بمستقبل لا يمكنني توفيره لهم |
Onun parlak bir geleceği olmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن يحظى بمستقبل عظيم مستقبل لن يفسد مستقبل مدينتنا يوماً |
Evet, kocamın yatırım dünyasında olağanüstü bir geleceği görme yeteneği vardır. | Open Subtitles | نعم, في عالم الإستثمارات زوجي كانت لديه قدرة رائعة لرؤية المستقبل |
Rahatlık için bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü takas edeceğimiz bu tarz bir geleceği tahmin eden İngiliz bir yazar vardı. | TED | الأن لقد كان هناك مؤلف بريطاني قد توقع هذا النوع من المستقبل حيث سوف نتخلى عن استقلالنا الذاتي و حريتنا من أجل الراحة. |
İyi bir işi, parlak bir geleceği var ve kılsız olarak suya hızlı girebilir. | Open Subtitles | انه حصل على وظيفة جيدة، ومستقبل مشرق، و ودون الشعر، وربما يتحرك سريعة جدا عن طريق المياه. |
En iyi olmak ve parlak bir geleceği temsil etmek için savaşıyoruz. | Open Subtitles | أفضل وألمع رؤية للذين نحن عليه وما نقاتل لأجله. |