Seninle konuşmak bir işe yaramaz diye onun evine gittim. | Open Subtitles | كان بإمكانك التحدث معي لقد ذهبت لأني أعرف بأنه لا فائدة من الحديث معك |
Anlamıyorsun, Bu pano bir işe yaramaz. | Open Subtitles | ما زلتم لا تدركون الأمر لا فائدة من الخريطة |
bir işe yaramaz bu kablo | Open Subtitles | لن تفلح انه سلك |
Tarihteki en büyük olay bu. Bunun için Alaska'dakileri bile geri çağırıyorlar. Aptal gibi davranmanız bir işe yaramaz. | Open Subtitles | قضيتك من أكبر القضايا في تاريخ مكتب حماية البيئه لقد إستدعوا عملاء من ألاسكا من أجلك , الإنكار لن يفيدك |
Artık bu bir işe yaramaz. | Open Subtitles | ينظر إليك كأنه طفل ذو ست سنوات يفعل نفس الشيء معي، هذا لن ينفع |
bir işe yaramaz ki, hatta William Blake için bile. | Open Subtitles | إنه ليس للإستعمال حتى لـ(وليام بليك) |
Hiç Bir İşe Yaramaz | Open Subtitles | يبدو الأمر و كأنه مضيعة شنيعة |
Bunu yapamam. bir işe yaramaz. | Open Subtitles | لا أستطيع، لن يجدي نفعًا. |
Virüsü yapabiliyoruz ama panzehiri olmadan bir işe yaramaz. | Open Subtitles | لكنّه عديم الفائدة بدون الدواء. |
Çünkü bir yol arkadaşı beni yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz. | Open Subtitles | ... لأن وجود شريك سيكون على الارجح مجرد بطء لي باستمرار. |
Yapma.Bu bir işe yaramaz. - Binanın içindeyiz. | Open Subtitles | توقفي عن فعل هذا، لا فائدة من ذلك لا، لقد كنا في المبنى |
Ailenle kutlama yapamayacaksan, Nehir Toprakları'nın lordu olmak bir işe yaramaz. | Open Subtitles | لا فائدة من كونك لورداً لأرض الروافد ما لم تستطع الاحتفال مع عائلتك |
bir işe yaramaz. Seni duyamaz! | Open Subtitles | جوليا ، لا فائدة من هذا إنه لا يسمعك |
Eğer güvenli bir hapishaneye atılacaksa, Russo'yu satmak bir işe yaramaz ki. | Open Subtitles | لأنه لا فائدة من الإبلاغ عن (روسو) إن كان محبوساً في السجن |
Sonradan konuşmamız bir işe yaramaz. | Open Subtitles | لا فائدة من الحديث عن هذا الموضع في وقت لاحق . |
O olmadan formül bir işe yaramaz. | Open Subtitles | و لن تفلح بدونه |
Bu teknikler, onun üzerinde bir işe yaramaz. | Open Subtitles | تلك الأشياء لن تفلح معه |
Hayır, sktir git, özür bir işe yaramaz. | Open Subtitles | لا، تباً لك الإعتذار لن يفيدك هذه المرة |
Bu bir işe yaramaz. Ağaç ölü zaten. | Open Subtitles | لن يفيدك ذلك الشجرة ميتة بالأصل |
Baygın haldeylen bir işe yaramaz. | Open Subtitles | أن هذا لن ينفع بينما هو هكذا لا يستطيع الحراك |
Adam bir işe yaramaz teğmen, sana da faydası olmaz. | Open Subtitles | إهدئ أيها الملازم هذا لن ينفع أحداً |
bir işe yaramaz ki, hatta William Blake için bile. | Open Subtitles | إنه ليس للإستعمال حتى لـ(وليام بليك) |
Hiç Bir İşe Yaramaz | Open Subtitles | يبدو الأمر و كأنه مضيعة شنيعة |
Direkt hücum bir işe yaramaz. | Open Subtitles | الهجوم المباشر لن يجدي نفعًا |
Uranyum tek başına bir işe yaramaz... | Open Subtitles | -{\pos(190,230)}... اليورانيوم وحده عديم الفائدة بدون |
Hatta harika, aslında çünkü bir yol arkadaşı beni yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz. | Open Subtitles | على نحو أفضل ، في الواقع... ... لأن وجود شريك سيكون على الارجح مجرد بطء لي باستمرار. |