Her ay doktorun denemek istediği yeni bir ilaç oluyordu. | Open Subtitles | كل شهر كان هناك دواء جديد يريد الأطباء أن يجربوه |
Sana güzel bir ilaç bulmanda yardım ettim, senin yaptığına bak! | Open Subtitles | لقد ساعدتكَ بالفعل لايجاد دواء جيد، ما الذي تفعله الآن ؟ |
Karmaşıktı çünkü elimizde ona yardımcı olabilecek bir ilaç vardı. | Open Subtitles | انه معقد لأن لدينا دواء في صندوق يمكن ان يساعدها |
Hayvanlar üzerinde pıhtılaşmayı önleyecek bir ilaç pompası deneyi yapıyorlar. | Open Subtitles | الذين قاموا بتجارب على الحيوانات لمضخة أدوية صغيرة لمنع التجلط. |
Askerî bilim adamlarının savaşta askerlerin duygularını bastırabilmek üzere oluşturduğu prototip bir ilaç. | Open Subtitles | العلماء العسكريون استطاعوا أن يصنعوا حبة تستطيع قمع مشاعر الجنود في ساحة المعركة |
Pilot uygulamayla bir ilaç bir bölgede, Sağlık Etki Fonu modeliyle piyasaya sürülecek. | TED | سيقوم الموجه بإدخال دواء واحد في ولاية قضائية واحدة على نموذج صندوق التأثير الصحي. |
Yani bir ilaç nasıl yapılır bilmiyorum. | TED | أنا على أتم العلم بهذا, و أعرف أنه ليس بإمكاني صناعة دواء. |
Hap almak vücuda herhangi bir ilaç vermenin en acısız ve etkili yolu. | TED | تناول الأقراص هي أكثر طريقة فعّالة وغير مؤلمة لإيصال أي دواء للجسد |
Yani asıl soru şuydu: Bir hücre aramamız gerekirken acaba bir ilaç mı arıyorduk? | TED | لذا كان السؤال،هل كنا نبحث عن حبة دواء بينما كان علينا البحث عن خلية. |
bir ilaç alıyorsun ve bir ya da iki ilaç daha ekleniyor ve eğlenceli duyguların oluyor. | TED | أنت تتناول دواء، دواء جديدا أو اثنين، وتشعر بشعور غريب. |
Ama gerçek şu ki işe görünmez bir mikropla başlıyorsanız güvenilir bir ilaç elde etmek gerçekten zordur. | TED | ولكن الحقيقة هي أنك إذا كنت تنطلق من ميكروب غير مرئي، فمن الصعب جدًا التوصل إلى دواء يمكن التعويل عليه. |
Yani bütün kanser hücrelerini yok edebilecek bir ilaç olsa bile çok küçük bir kısmın, bu ilaca direnebilme ihtimali var. | TED | لذا حتى وإن كان لديك دواء عالي الفعالية، والذي يقتل تقريبًا كل الخلايا، هناك احتمال لوجود تِعداد صغير مقاوم لتأثير الدواء. |
İdrak yeteneği gayet iyiydi, ve halüsinasyona yol açabilecek bir ilaç almamıştı. | TED | كان إدراكها الوظيفي لا يزال فعالًا، ولم تكن قد تعاطت أية أدوية قد تسبب الهلوسات |
Viski-soda ve kas gevşetici bir ilaç. | Open Subtitles | ويسكي ومشروب غازي وعقار مسبب لشلل عضلات الجسم. |
Bunu sana söylememeliyim ama yıllardır üzerinde çalıştığımız bir ilaç var. | Open Subtitles | لا يجدر بي إخبارك هذا، لكن هناك عقاراً عملنا عليه لسنوات. |
bir ilaç kutsu içinde morfin, vitamin hapları, ateş düşürücüler uyku hapları, sakinleştiriciler. | Open Subtitles | علبة عقاقير واحدة ..... تحتوى على مضادات حيوية مورفين ، حبوب فيتامينات ... |
Bacağını uyuşturmak için sana bir ilaç verdim. Acı hissediyor musun? | Open Subtitles | لقد أعطيتك بعض الدواء لتخدير قدمك, أتشعرين بأي ألم؟ |
Sıvıyı emme ihtimali olan bir ilaç filan denedin mi? | Open Subtitles | هل قُمت بتجربة بعض الأدوية التي قد تمتص السوائل ؟ |
bir ilaç beni tekerlekli sandalyeye bağladı çünkü bacaklarım o kadar hissizleşmişti ki onları hareket ettiremiyordum. | TED | ألزمني أحد العقاقير أن أجلس على كرسي متحرك، حيث أصبحت ساقاي مخدرتين، ولم أتمكن من تحريكهما. |
Malum yarış için herhangi bir ilaç kullanmış mıydınız? | Open Subtitles | بين جونسون - عداء أوليمبي ============ هل كنت تتعاطى أي نوع من العقاقير أثناء السباق؟ |
Bacağım bile iyileşmeye başladı. Seks. Mükemmel bir ilaç. | Open Subtitles | وحتى ساقي بدأت بالشفاء الجنس كان هو الدواء العظيم |
Şizofreniyi tedavi etmeye yarayan güvenilir bir ilaç. | Open Subtitles | إنّه مخدّر موثوق اعتاد معالجة الانفصام |
Uygun bir ilaç olmadığı için, elimden fazla da birşey gelmiyor. Sağol, doktor. | Open Subtitles | وبالتالي، في حالة عدم توفر أي عقاقير محددة فإنني أخشى أنه لا يوجد ما بوسعنا عمله |
Diyelim ki harika bir ilaç buldunuz. ilaç bir yaşam evresinde etkili olurken | TED | فإذا ما توصلنا إلى عقار ناجحٍ يقاوم طورًا من هذه الأطوار |