Bu herkesi etkiliyor, çünkü bir milyar insanın cebinde bunlardan bir tane var. | TED | كما أنها تؤثر علينا جميعًا، لأن مليار شخص لديهم جهاز كهذا في جيوبهم. |
Bugün dünyada bir milyar insanın dört mevsime uygun yollara erişimi yok. | TED | يوجد في العالم اليوم مليار شخص لا تتوفر له طرق صالحة للاستخدام في الفصول المختلفة. |
Pratik olarak, dünyadaki her bir milyar insanın ihtiyaç duyduğu temel altyapı için yaklaşık bir trilyon dolar harcamamız gerekiyor. | TED | استنادا لحكم التجربة، يجب علينا إنفاق حوالي الترليون دولار إمريكي على أساسيات البنية التحتية المطلوبة لكل مليار شخص في العالم. |
Dipteki Milyar tezi, 40 yıldır ekonomisi durgun ülkelerde sıkışıp kalmış olan bir milyar insanın, dünyadaki diğer insanlardan ayrılmakta olduğunu söyler. | TED | حسناً، إن فرضية المليار السفلى هي أن مليار شخص عالقون في إقتصادات ظلت راكدة لمدة 40 عاماً، وبالتالي متباينة عن بقية البشر. |
Şu an, neredeyse bir milyar insanın, evlerinde elektriğe erişimi bulunmuyor. | TED | في الوقت الراهن، هناك ما يقارب مليار شخص عالميًا ليست لديهم كهرباء في منازلهم. |
Başka bir deyişle bir milyar insanın refah duzeyine gidiş sürecini kesinlikle hızlandırıyorsunuz. | TED | وبعبارة أخرى سوف تعجلون بالتأكيد عملية وصول مليار شخص الى الازدهار |
Kesin kanıtlar bulun, cicim ya da indiğinizde katil, bir milyar insanın arasında kaybolacak. | Open Subtitles | جِد لي الدليل الدامغ يا عزيزي وإلاّ سيختفي القاتل بوسط مليار شخص عندما تهبط |
Yani ona hepimizi kurtarması için bir şans bile tanımadan bir milyar insanın canını mı feda edeceğiz? | Open Subtitles | إذا نحن سوف نضحي بـ مليار شخص قبل حتى أن نمنحه لإنقاذنا جميعًا |
(Gülme sesleri) Diğer yakıtlar bir milyar insanın refah yönünde ilerleme kaydedeceğini umarken bir versiyon, Afrika'yı umutsuz olarak savmayı kolaylaştırıyor. | TED | إنه مخطئ تمامًا. (ضحك) لكن أحد النُّسخ تجعل من السهل تصنيف أفريقيا كبلد لا أمل فيه، في حين أن الأخرى تغذِّي أمل إمكانية مليار شخص مواصلة إحداث التقدم نحو الازدهار. |