Sonra bir nevi hacmini azaltıp benim apartman dairemin manzarasını bloklamasını önlüyoruz. | TED | لذلك قمنا نوعاً ما بتقليص الحجم لذلك لم نحجب المنظر من شقتي |
Söylemem lazım, duyurudan bu yana... bir nevi ünlü oldum. | Open Subtitles | عليَّ إخبارُك، منذُ الإعلان عن المُحاكمة أَصبحتُ مَشهورةً نوعاً ما |
Bana kızma, ve gerçekten üzgünüm ama onları ayarlayan bir nevi bendim. | Open Subtitles | حسناً, لا تغضبى وأنا حقاً آسفة ولكن أنا نوعاً ما قدمتهم لبعضٍ |
Yalnız başımayken ve öylece yatarken her şey sadece, bir nevi kayboluyor. | Open Subtitles | عندما أكون وحيداً وإذهب بأقصى سرعة كل شئء ، فقط نوعا ما |
Cehennemin 36 lejyonunun büyük düzeninde o bir nevi, kibirli bir zengin çocuk. | Open Subtitles | في المخطط الكبير ل36 اساطير الجحيم هو نوعا ما يسمي بالطفل الغني المتكبر |
Bence bu şey bir nevi cilt alerjisi falan olmalı. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنه نوع من الإلتهابات الجلدية بسبب سمّ نباتي |
Aslında düşününce bir nevi sıvı ve tuhaf dokulardan oluşan torbalar gibiyiz, etrafı ince bir deri tabakasıyla kaplı. | TED | عندما تفكر بالفعل في ذلك، فنحن نوعًا ما مثل أكياس السوائل وبعض الأنسجة الغريبة محاطة بطبقة رفيعة من الجلد. |
Evet, bir nevi. Ama ben aktifleştiremem sadece annem yapabilir. | Open Subtitles | أجل، نوعاً ما ولكنني لا أستطيع تشغيله فقط أمي يمكنها |
Hani ölürsen, bu olumlu baktığım bir nevi yaratıcı yönetimim. | Open Subtitles | إذا مت هذا نوعاً ما الإتجاه المبدع .الذي سأميل إليه |
Bu noktalar insanların vasıflarını sergiliyor. bir nevi kendi vucütları var ve etrafa çılgınca yayılıyorlar, dünya yaşamına keşfediyormuş gibi. | TED | النقاط تعكس جودة الإنسان. أنهم نوعاً ما لديهم أنشطتهم الخاصة، أنهم ينسابون بتهور، نوع من استكشاف فضاءات الحياة. |
Bir sürü bilgisayar soğutma fanı kullandım ve bir nevi onları biraraya koyup ne olduğuna baktım. | TED | استخدمت الكثيرمن مراوح تبريد الكمبيوترات و نوعاً ما وضعتهم جميعاً لنرى ما سيحدث. |
O bölgenin ana ekonomisi olan, bir nevi Cape Cod'ları olan, sonbahardaki balık sezonunu kaçıracaklardı. | TED | وكانوا سيفوتون موسم صيد السمك في الخريف، والذي كان الاقتصاد الرئيسي لذلك الجزء، والذي هو نوعاً ما يشبه خليج الكيب كود. |
Ama bu, bir nevi önceki mesajlaşma örneğindeki hedefe benziyor. O zaman da sadece bir mesaj iletmeye çalışıyorduk. | TED | لكن هذا مشابه نوعاً ما لهدفنا من المحادثات من قبل، حيث نحاول فقط إيصال رسالة. |
Yani cinayet çözme konusunda bir nevi uzman sayılırsınız dğeil mi? | Open Subtitles | إذا فأنت خبير نوعا ما عندما يتعلق الأمر بحل جريمة قتل |
eğer görebiliyorsanız, bir nevi video oyunu gibi, yaklaşık 3D gibi görünüyor, ama büyük ölçüde, resim oldukça yassı ve ekranın yüzeyine bağlı görünüyor. Fakat kafa takibini açarsak, | TED | تشبه نوعا ما الألعاب الإلكترونية ولكن الصورة تبدو مسطحة ومقيدة بسطح الشاشة ولكن إذا شغلنا تعقب الرأس |
Web, bir nevi, her şeyi içine çeken bir karadeliğe benziyor. | TED | الويب ، بمعنى ما ، عبارة عن حفرة سوداء نوعا ما ، التي تبتلع داخلها كل شئ. |
Bu gazeteyi bir nevi diskoteğe çevirmek istiyorsun. Ama bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | تحويل هذه الصحيفه إلى نوع من التحقيقات لكن هذا لن يُجدى نفعاً. |
Bunu yapmak için bir nevi insanlara bağımlıydınız, ve bu temel ilke sayılırdı. | TED | ستكون نوعًا ما معتمدًا على الناس لفعل ذلك, كانت تلك اللبنة الأولى. |
NN: bir nevi eşzamanlı bir arayüz kullanımıydı, konuştuğun ve işaret ettiğin zaman ve bir bakıma çoklu kanal kullandığın zaman. | TED | نيكولاس: كان نوعاً من التفاعل المتزامن، عندما تتكلمون و تشيرون و لديكم، إن أردتم قنوات متعددة. |
Buradaki bir nevi fallik parça yaklaşık bir ayak boyunda. | TED | انها من نوع النباتات القضيبية والتي يبلغ طولها قدم |
Glacier Milli Parkı'nda; uzun ve dar, içinde bir nevi baş aşağı duran dağlar olan Bowman gölündeydim. Ve partnerimle benim bir yarış kayığımız vardı. | TED | كنت في بحيرة بومان في حديقة جلاسير الوطنية، وهي بحيرة طويلة ونحيلة وفيها نوع ما من الجبال المقلوبة، وكان لدي أنا ومن يرافقني قارب تجديف. |
Beyinlerimizin daha iyi görmesi için, bir nevi insani sezgilerimizi tatmin etmek adına RGB (kırmızı-yeşil-mavi) kullanıyor olmamız komik. | TED | ومن المضحك أننا نستخدم آر جي بي فقط كنوع من الإرضاء لحدسنا الإنساني، حتى نستطيع أن نرى أدمغتنا بشكل أفضل. |
O bir nevi doğru sevgiyi muhtemelen size veremedi, fakat bizim için, o bir nevi doğru sevgiyi insanlara verdi, bu önemlidir. | TED | أعتقد أنه لم يمنحك الشكل الصحيح من الحب و لكنه أعطانا نحن النوع الصحيح من الحب و التعاطف و هذا شيء مهم. |
Bu bir nevi elle sarılan transistörlü radyolardan Pentium'a geçmemiz gibi. | TED | هذا يشبه عند تغييرنا من أجهزة الراديو الترانزستور ملفوفة باليد إلى البانتيوم. |
Sizlerle paylaşacağım hikâyede, bizleri sarmalayan bu dünyanın ve içerisindeki bizlerin bilinç deneyimleri, canlı bedenlerimiz ile birlikte ve onun dolayısıyla gerçekleşen bir nevi kontrollü halüsinasyonlardır. | TED | فى القصة التى سأُخبرُكم إياها، خبراتنا الواعية للعالم من حولنا ، و لأنفسنا بداخله، هى نوعٌ من الهلاوس المتحَكَّم فيها تحدث مع وخلال وبسبب أجسادنا الحية. |
Hayal gücünün bir nevi tecriti hâline gelmesi gerçeği dışında. | TED | باستثناء حقيقة أنها تصبح نوعًا من تنحية الخيال. |