Hepimiz ırkın toplumsal olarak inşa edilmiş bir olgu olduğunda anlaşabiliriz ama günlük yaşamımızda bunu görmek genellikle zordur. | TED | الآن، لنا أن نتفق جميعًا بأن العِرق ظاهرة من بناء المجتمع، ولكن، من الصعب أن نراها في حياتنا اليومية. |
Hayat, zaman ve uzay gibi yerel bir olgu değildir. | Open Subtitles | حسنا الحياة مثل الوقت و الفضاء انها ليست ظاهرة ملموسة |
Bunlar erteleme alışkanlığının küresel bir olgu olduğunu gösteren zirveler. | TED | هناك تموجات تظهر أن المماطلة هي ظاهرة كونية. |
uzlaşma sürecinde farkettiğiniz şey bunun neredeyse evrensel bir olgu olduğu oluyor. İronik olarak, farklılıklarımız ve bu farklılıklarla uzlaşmamız bizi birleştiriyor. | TED | ولكن إن بدأت بالتفكير بأن تجربة معالجة الاختلافات ضمن عائلتك هي التجربة التي يشير إليها العالم، عندها ستكتشف أنها تقريبًا ظاهرة كونية. |
Bu noktada dikkate değer ve mantığa aykırı bir olgu keşfedildi. Bilim adamları buna Travma Sonrası Gelişim diyor. | TED | حيث تم اكتشاف ظاهرة استثنائية وحدسية، والتي يسميها العلماء نمو ما بعد الصدمة. |
Aslında bu da anlaşılır bir durum çünkü umut soyut bir olgu, soyut bir kavramdır; somut bir kelime değil umut. | TED | وحتما هذا امرٌ منطقي فالامل هو ظاهرة مجردة .. فكرة مجردة انها ليست كلمة مبسطة او واضحة او معرفة |
Son zamanlarda gördüğümüz duygusal zorlukların sadece bir örneği olan bir olgu üzerine çalışıyorum | TED | مؤخرًا بدأت في دراسة ظاهرة ما تعد مثالًا واحدًا فقط للمحن العاطفية التي نراها |
Bana göre, yaşamın varlığı hayli abartılmış bir olgu. | Open Subtitles | حسب رأيي، وجود الحياة ظاهرة مبالغ في تقديرها |
Evrendeki bütün yıldızlar içinde yıldız ışığıyla beslenen ve muhteşem olduğunu söyleyebileceğimiz tek bir olgu yükselmektedir. | Open Subtitles | من كل النجوم في الكون نحن نعرف واحدة فقط حيث قد نشأت ظاهرة تتغذى على ضوء النجم |
Gerçek bir olgu o. | Open Subtitles | انها ظاهرة تُدرك بالحواس لكن الاجهزة التسجيل |
Uzun süredir bildiğimiz fakat bir türlü hakim olamadığımız bir olgu. | Open Subtitles | ظاهرة نعلم بها من زمن طويل, لكن لم نفهمها ابداً. |
Öldürücü uyurgezerlik çok açıklanmış bir olgu. | Open Subtitles | القتل أثناء المشي في النوم ظاهرة موثقة جيداً |
Örneğin, Suudi Arabistan'da Dinî Polis denen bir olgu vardır | TED | فعلى سبيل المثال في المملكة العربية السعودية .. يوجد ظاهرة تدعى " الشرطة الدينية " |
Bugün dünyayı değiştirebilen ve hali hazırda değiştiren bir olgu hakkında konuşmak istiyorum, bu olgunun adı halkın gücü. | TED | سأحاول أن أتحدث اليوم قليلا عن ظاهرة هذه الظاهرة تستطيع تغيير العالم و في الواقع هي تغير العالم، هذه الظاهرة تدعى سلطة الشعب. |
Benzer bir olgu, yarım düzine ülkenin demiryollarına ve multimodel koridorlara yatırım yaptığı Doğu Afrika'da başlıyor ki böylece kara ile sınırlı ülkeler ürünlerini piyasaya sürebilsinler. | TED | ثمة ظاهرة مماثلة تجري حاليا في شرق أفريقيا، حيث نصف دزينة من الدول يستثمرون في السكك الحديدية والممرات المتعدد الوسائط حيث تمكن البلدان غير الساحلية من إيصال بضائعهم إلى الأسواق. |
Yayınlandı ve nette gündem oldu ve şunu gösterdi ki; her gün online kadın düşmanlığı hepimizin yaşadığı bir olgu bütün dünyada yapılıyor ve kapsamı genişledikçe daha da kötü hale geliyor | TED | تم نشره وتداوله بشكل واسع، وأثبت أنه في كل يوم كراهية النساء على الانترنت هي ظاهرة يعاني منها الجميع، في جميع أنحاء العالم، وعندما تكون متعددة الجوانب، تكون أسوأ. |
Bu "çakışma yanılgısı" denilen bir olgu olarak bilinir. | TED | هذه ظاهرة تعرف بالمغالطة بالتزامن. |
Fakat bence bu dar tasarim gorusu nispeten yeni bir olgu, ve aslinda yirminci yuzyilin ikinci yarisinda ortaya cikti. Tasarim tuketimin araci oldu. | TED | باعتقادي أن هذه النظرة الضيقة للتصميم هي ظاهرة حديثة نسبيا وقد برزت في النصف الأخير من القرن العشرين حين أصبح التصميم أداة استهلاكية |
Aşk kadın için çok farklıdır, karmaşık bir olgu. | Open Subtitles | . الحب مختلف جدا للمراة انه ظاهرة معقدة |
Evet, folikül neojenez olarak bilinen tıbbi bir olgu. | Open Subtitles | نعم، هذه ظاهرة طبّية اسمها "استحداث تجديد الجريبات". |