Noel arifesinde, hiçbir yerin ortasında bir otobüste ne yapıyordun? | Open Subtitles | ما الذي تفعلينه في حافلة في وقت الاحتفال بالعام الجديد؟ |
Filmlerimi bir otobüste And Dağları'nı geçerken nasıl montajlayabilirdim? | TED | كيف أحرر أفلامي في حافلة عابرةً جبال الأنديز؟ |
Paul ise Florida'da bir bataklıktaki bir otobüste büyüdü. | TED | وبول تربّى في حافلة في مستنقع في فلوريدا |
Yeni bir biyolojik silahın testleri Outback'de turistlerle dolu bir otobüste yapılmış. | Open Subtitles | اختبار تشغيل على الصيغه التجارية الجديدة للأسلحة البيولوجية على حافلة للسياح في المناطق النائية |
bir otobüste yakalanmış. | Open Subtitles | لها القبض عليهم كما حصلت على حافلة. |
Ve benim sayemde hapishaneye doğru giden bir otobüste değilsin. | Open Subtitles | والسبب أن لست على متن حافلة السجن هو بسببي . |
Dolu bir otobüste boru tipi bomba patladı ve yalnızca iki kişi mi öldü? | Open Subtitles | قنبلة انبوبية فى حافلة مدينة مزدحمة و قتل اثنان فقط ؟ |
- Peru Antropoloji Enstitüsü'nde profesör olan bir arkadaşım, etrafı Tarantilla çetesiyle çevrili bir otobüste onu gördükten sonra hemen bana telefon etti. | Open Subtitles | هناك بروفيسور صديق لي من معهد البيرو لعلم الإنسان قام بالإتصال بي بعدما قام بإكتشاف مكانها على حافلة و محاطة بغوريلات تارانتيا |
konuşmaya devam ediyoruz. 2012 yılında, Delhi’de hareket hâlindeki bir otobüste toplu tecavüzden sonra tacizin gerçek sebeplerini öğrenmek istedim. | TED | بعد عام 2012، وبعد حادثة الاغتصاب الجماعي في حافلة متنقلة في دلهي، أنا فعلا أردت فهم جذور المعاملة السيئة |
Bu gemide hep beraberiz, sadece heyecanlanıp kendini bir otobüste havaya uçuran tek bir adamdan bahsetmiyoruz. | TED | بحيث يشملنا جميعاً وليس من منظور شخص يشعر بالنشوة ومن ثم يفجر نفسه في حافلة ركاب |
Sen farklı bir okula gittiğin için başka bir otobüste olacaksın. | Open Subtitles | أنتَ في حافلة مختلفة لأنكَ في مدرسة مختلفة |
Doğru, bu yüzden seni ülkeden kaçarken bir otobüste yakaladık. | Open Subtitles | صحيح، وهذا هو سبب وجودك في حافلة لمغادرة البلاد |
Bu kayıp teknoloji devi liderinin köpeğiyle ilgiliyse bir otobüste bulunduğunu duydum. | Open Subtitles | إن كان هذا بخصوص كلب التقني المليونير المفقود، سمعت أن أحداً عثر عليه في حافلة |
Gelen polis olmadı. Ama burada köpeğin, adamın onu almaya dükkana geldiği gün bir otobüste bulunduğu yazıyor. | Open Subtitles | لكن كما هو مكتوب هنا وذات يوم في حافلة المدينة عثر على الكلب |
- Peru Antropoloji Enstitüsü'nde profesör olan bir arkadaşım, etrafı Tarantilla çetesiyle çevrili bir otobüste onu gördükten sonra hemen bana telefon etti. | Open Subtitles | هناك بروفيسور صديق لي من معهد البيرو لعلم الإنسان قام بالإتصال بي بعدما قام بإكتشاف مكانها على حافلة و محاطة بغوريلات تارانتيا |
Houston'a doğru giden bir otobüste. | Open Subtitles | " على حافلة ذاهبة إلى " هيوستين |
I-85'te Florida üzerinden batıya giden bir otobüste. | Open Subtitles | إنها على متن حافلة متجهة غرباً صوب فلوريدا |
Biraz aklım olsa, şimdi Tarafsız Bölge'ye giden bir otobüste olurdum. | Open Subtitles | لو كنتُ ذكيًا، لكنتُ الآن على متن حافلة متجهه إلى المنطقة المحايدة |
Her gece farklı bir şehirde olmak, bir otobüste yaşamak mı? | Open Subtitles | ولكن كل يوم فى بلدة ، والحياة فى حافلة ؟ |
- Hala bir otobüste mi yaşıyorsun? | Open Subtitles | هل مازالت تعيش فى حافلة ؟ |