Ve, yanında, saf kokain bulunan büyük bir poşet çıkmasıda, yine büyük şanssızlık. | Open Subtitles | و من حظك السيء أيضا أننا أمسكنا بك و معك حقيبة من الكوكايين الصافي |
Dinle beni. Çocuk elinde virüs taşıdığını bilmeden bir poşet kokainle ortalıkta geziniyor. | Open Subtitles | اذا كان ذلك الفتى لديه حقيبة من الكوكايين بها الفيروس وهو لا يعرف... |
bir poşet toprak yer, tuvaletimizi çocuk havuzuna yapar, hayata devam ederiz. | Open Subtitles | نحن كنا نأكل كيس من التراب، ونتمدد في بركة كيدي حتى خرجنا |
Pencereden içeri içi bok dolu bir poşet atabilir miyim? | Open Subtitles | هل استطيع ان ارمي كيس من الغائط عبر نافذته؟ |
Bir keresinde koca bir poşet kokaini içine çekerken gördüm. | Open Subtitles | رأيته يوماً يستنشق كيساً بأسره من الكوكايين |
McTierney'in aracında ev yapımı hapların olduğu bir poşet bulduk. | Open Subtitles | لا شيء من مضارب المدرسة تُظهر آثاراً للدماء. ووجدنا كيساً من الحبوب محليّة الصنع في سيارته. |
...bir parça esrar, iki silah, bir poşet ilaç ve çocuğun patlama sırasında ve öncesinde orada olmadığını gösteren bir mazeret. | Open Subtitles | اونصة من المخدر، مسدسان، حقيبة من الحبوب و حجة غيابه تضعه فى الحجز الصباحى قبل و خلال الانفجار |
Çocuk, elinde virüs taşıdığını bilmediği bir poşet kokainle ortalıkta geziniyor. | Open Subtitles | اذا كان ذلك الفتى معه حقيبة من الكوكايين بها الفيروس وهو لا يعرف... |
Fal bakmak için bir deste iskambil eğer sağlıklı beslenmek istersen bir poşet ev yapımı karışık çerez istemezsen de birkaç tane şekerleme kulaklık ve magazin dergileri var. | Open Subtitles | "حصلت لك على أوراق السوليتير،" حقيبة من الأدوات المنزلية لتساعدك على الأكل الصحي، وزوجين من قضبان الحلوى، |
Polisi bana getirecek manyağı elimde bir poşet dolusu Smax çikolata ile resepsiyonda bekliyorum. | Open Subtitles | لدي حقيبة من حلوى (سماكس) في مكتب الاستقبال لأول معتوة يجلب إلي الشرطي |
bir poşet ve bant... Birini öldürmek için pek etkili bir yol değil. | Open Subtitles | كيس من البلاستيك و شريط، طريقة عملية للغاية لقتل شخص ما |
Ve bir poşet dondurulmuş bezelye. | Open Subtitles | كيس من الجلبان المجمد حسناً، صاح، تعلم ماذا، أنا لن أطهو العشاء؟ |
Ya bu ya da akşam gösterine bir poşet domatesle gelecektim. | Open Subtitles | إما ذلك وإلا سأحضر في برنامجكِ لهذه الليلة مع كيس من الطماطم. |
Kimse bir poşet et almadan bu evden ayrılamaz. | Open Subtitles | لن يغادر أحد هذا المنزل دون كيس من اللحم. |
Her Cuma elimde bir poşet patates ve yağ ile geliyorum. | Open Subtitles | آتي إلى هنا يوم الجمعة. وأنا أحمل كيس من البطاطس وقدر كبير من اللحم. |
Cebinde vampir kanıyla dolu bir poşet var. | Open Subtitles | إنه يحمل كيس من دم المصاصين في جيبه |
Bir keresinde ona bir poşet dolusu kucak vermiştim ama elle tutulur bir şeyi tercih ederdi kesin. | Open Subtitles | في مرة أعطيتها كيساً مليئاً بالعناق و هي بالتأكيد تحب الأغراض |
Güzel. bir poşet kap ve dükkandan istediğin şeyleri al. | Open Subtitles | عظيم، خذ كيساً واملأه بأغراض من المتجر |
Tamamen geçmişe dönebilelim diye bizlere bir poşet mari-- | Open Subtitles | وحتى نسترجع ذكريات الماضي . . فقد جهزتُ كيساً من " الماريـ |