Bu, şehrin okulunu bir restorana sattığı yasal bir işlemdir. | Open Subtitles | هذه صفقة شرعية تقوم فيها مدينة ببيع مدرسة إلى مطعم |
AB tarım bakanlarının hepsiyle bir araya geldiğinde yüksek sınıf bir restorana gitti ve hep beraber böcek yediler. | TED | مؤخرا في لاهاي، ذهبوا إلى مطعم رفيع المستوى، وجلسوا وأكلوا الحشرات مع بعض. |
Peki, neden bir restorana onu yapmayız, size kova vahşi, almak ve ne hissettiğini Jason sorma nerede. | Open Subtitles | حسنا ؛ لما لا تأخذينه لمطعم وتجعليه يصارحك وتسأليه عن شعوره ؟ |
Beni çok güzel bir restorana götürdü ve sana söylüyorum, yaşlı erkekler ön sevişmeyi biliyor. | Open Subtitles | أخذني لمطعم رائع و سأخبرك بأمر ما, الرجل المتقدم بالسن يعرف كيف يداعب |
Lauren Hodge: Eğer bir restorana gitseydiniz ve daha sağlıklı bir şeyler yemek isteseydiniz, tavuğunuzu ızgarada mı yoksa yağda kızartılmış olarak mı tercih ederdiniz? | TED | إن كنت في مطعم و أردت أن تختار طعام صحي أكثر فماذا ستختار, الدجاج المقلي او المشوي ؟ |
Bu konuşma burada bitecek. bir restorana gitmek istiyorum. | Open Subtitles | ـ لن نخوض هذا النقاش ـ أنني أود الذهاب للمطعم |
Beni şık bir restorana götüreceksin ve sonra numaradan beni terk edeceksin ki bedava yemek versinler. | Open Subtitles | ستأخذني إلى مطعمٍ فاخرٍ ثمّ تتظاهر بهجري لأحظى بوجبةٍ مجّانيّة. |
- bir restorana gitmiyor muyuz? | Open Subtitles | لما لا نذهب إلى مطعم ما أو شيئاً من هذا القبيل |
bir restorana gitmeyi düşündüğümüzde, menüye bakarken, sizden menüdeki her şeyi sipariş etmeniz beklenir mi? | TED | حينما تفكر بالذهاب إلى مطعم عندما تنظر إلى قائمة الطعام، هل من المتوقع منك أن تقوم بطلب كل ما فيها؟ |
hey Homer, sen gerçekten harika bir adamsın. bizi güzel bir restorana götürüyorsun | Open Subtitles | أنت كريم يا أبي، أن تأخذنا إلى مطعم فاخر كهذا |
Neden ünlü, güzel sessiz ve küçük bir restorana gitmiyoruz? | Open Subtitles | لمَ لا نذهب إلى مطعم هادىء ولطيف لنحتفل؟ |
William'la çıkarken, ikinci yada üçüncü randevumuzda beni deniz ürünleri yapan bir restorana götürdü ve o günün akşamı çok ciddi şekilde bir zehirlenme yaşadım. | Open Subtitles | اتذكر عندما كنت في موعدي الثاني او الثالث مع ويليام ولم اكن اعرفه فعلا حتى الان اخذني لمطعم مأكولات بحريه |
bir restorana gidip Avustralyalı taklidi yapmak istiyorsa varım be, ganka. | Open Subtitles | إذا أراد الذهاب لمطعم و التظاهر أننا أستراليين |
Beni akşam yemeğine davet ettiğinde beni bir restorana götürürsün veya tabak falan olur diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | عندما دعوتني للعشاء ظننت ربما انك ستأخذني لمطعم او سيكون لدينا صحون |
Ya da, yemek yemek için bir restorana oturduğunuzda hangi eşyaları kullanacağınızı düşündünüz mü? | TED | أو جلست لتتناول الطعام في مطعم و تسائلت، أي أدوات تستعمل؟ |
Bunu telafi etmek için, oldukça pahalı bir restorana yemeğe gideceğiz ve ardından güzel bir Alman seksi yapacağız. | Open Subtitles | لتعوضيك ، سنخرج للعشاء في مطعم أسعاره معقولة ثم ننعم بليلة من الجنس الألماني الكفء |
Anne, şık bir restorana, hayvan desenli eşofmanla gelirsen, insanların ağzını açtırırsın tabii. | Open Subtitles | حسناً يا أمي، إن ما ارتديتي رداء رياضي له شكل حيواني في مطعم لطيف، فالناس ستلقي بتعليقات. |
Bu konusma burada bitecek. bir restorana gitmek istiyorum. | Open Subtitles | ـ لن نخوض هذا النقاش ـ أنني أود الذهاب للمطعم |
Bu konuşma burada bitecek. bir restorana gitmek istiyorum. | Open Subtitles | ـ لن نخوض هذا النقاش ـ أنني أود الذهاب للمطعم |
Temizlenip, güzel bir restorana gitmek için hazırlanmak ister misin? | Open Subtitles | أتريد ترتيب نفسك و الاستعداد للذهاب إلى مطعمٍ جيّد؟ |
Bana benim işimle ilgileneceğini ama önce benim onu geç saatteki bir toplantı için bir restorana bırakmamı istedi. | Open Subtitles | أخبرني أنه كان يعالج أمري، لكنه أراد مني أن أخذه إلى مطعم ما من أجل اجتماع متأخر |
Hayallerinde bile mi güzel bir restorana gidemiyorsun? | Open Subtitles | حتي في خيالاتك لا تستطيعين الذهاب إلي مطعم جميل ؟ |
Şehirde, gerçekten çok şık bir restorana gittik. | Open Subtitles | ذَهبنا إلى هذا المطعمِ اللطيف جداً في المدينة. |