Kurbanımız Internet üzerinden pahalı çizgi romanları alıp satarak bir servet kazanmış. | Open Subtitles | الضحية حقق ثروة من بيع وشراء القصص المصورة العالية القيمة على الإنترنت |
bir servet yaratabilir ve bunu yaparken kahraman gibi görünebilirdiniz. | Open Subtitles | كُنتم لتصنعون ثروة من خلف هذا الأمر وستبدون كالأبطال الخارقين |
Emniyet kemerleri, güvenlik aygıtları vs. Bunlarla arkadaşın bir servet yaptı. | Open Subtitles | حزام مقعد من ادوات الامان وهلم جرا. وصديقك جمع ثروة طائلة. |
Craine de tekstil fabrikalarındaki işçilerden bir servet edinmiş. | Open Subtitles | ذلك حيث جَمعَ كراين ثروة طائلة على ظهورِ العمال في طواحينِ النسيج |
Manastırların kapatılmasıyla, Majesteleri büyük bir servet elde etti zaten. | Open Subtitles | نتيجة لتفكك الأديرة اكتسب صاحب الجلالة ثروة كبيرة |
Drake ailesi gayrimenkulları ile küçük bir servet sahibi oldular. | Open Subtitles | عائلة دريك كونت ثروة صغيرة بملكية بعض العقارات في البلدة |
Önde gelen bir iş adamı. Tekstilden bir servet kazandı. | Open Subtitles | هو كَانَ a نائب عملِ وهو عَمِلَ ثروةً في المنسوجاتِ. |
Büyükbabam cerrahi aygıtları satışıyla bir servet yaptı ve benim için bir fon oluşturdu. | Open Subtitles | جدي صنع ثروة من بيع أدوات العمليات الجراحية و ترك وديعة مالية لي |
Televizyonda gördüm. Adam bir servet kazanıyordu. | Open Subtitles | لقد شاهدت في التلفاز ذلك الوغد الذي جنى ثروة من تربية الخنازير |
Arkadaşım Bob Saccamano o işten bir servet yapmıştı. | Open Subtitles | أتدرون، لقد كوّن صديقي بوب ساكامانو ثروة من ذلك. |
Üzerime bir servet ödeyebilir. | Open Subtitles | عليك التكلم مع زوجتى ستكسبين ثروة طائلة منها |
Bir avukat olduğumda, lise dostlarımı savunarak bir servet kazanacağım. | Open Subtitles | عندما أَصبح محامي، سَإجمعْ ثروة طائلة من الدفاع عن رفاق مدرستي العليا. بادِئ مَعك ثلاثة. |
Dünya batsa da, adam bir servet kazanır. | Open Subtitles | العالم يتفكّك وهذا الرجل يجمع ثروة طائلة |
Elinde büyük bir servet var. | Open Subtitles | ، لديك ثروة كبيرة .. و لا أقصد بذلك المال فقط هذا المستقبل |
Bu adam bilgi satarak bir servet kazanıyor. | Open Subtitles | لقد بنى ذلك الرجل ثروة كبيرة من بيع تلك المعلومات. |
Bu oyunlardan faydalanıp birkaç yılda ufak bir servet kazanabilirdin. | Open Subtitles | واستخدت هذه الألعاب لمصلحتك لبضع سنوات ل جمع ثروة صغيرة. |
Çeşitli yardım kuruluşlarına küçük bir servet bırakıyormuş. | Open Subtitles | إنها تترك ثروةً صغيرة لبعض الأعمال الخيرية |
Yarış atları ve Dansçı kızlarıyla bir servet edinmek üzereydi. | Open Subtitles | كسب ثروته من خلال سباق الخيول وعرض الفتيات، |
Onları vazgeçirmeye çalıştım ama büyük bir servet kaybetmişlerdi. | Open Subtitles | وأذكر أنني حاولت، لكن مع ذلك، فقدوا ثروتهم |
Poker oynayarak bir servet yaptı. Tamamen aynı şekilde de kaybetti. | Open Subtitles | ربح ثروه من لعب القمار وخسرها بنفس الطريقه |
Bir kaç kitap ve küçük bir servet bırakıyorum sana. | Open Subtitles | لقد مررتها لك من خلال بعض الكتب و القليل من الثروة التافهة. |
Düşükken alırsanız bir servet sizi bekliyor. | Open Subtitles | هناك ثروة تنتظر من يستطيع الشراء من الباطن |
Danimarkalı halası ona bir servet bıraktı. | Open Subtitles | والتي كانت من أشهر مغنياتالأوبرا... تركت له ثروة. |
Küçük bir servet... | Open Subtitles | وأنفقت عليهم ثروة صغيرة |
Karımın bir servet avcısı olduğunu duymak kendimi iyi hissettirdi. | Open Subtitles | إنّني لأشعرُ بالحبورِ إذ أعرفَ أنّ زوجتي تنقّب عن الذهب |
- Bir lise bir oyun sergilemek için küçük bir servet döküyor. - Tamam. | Open Subtitles | مدرسة ثانوية تنفق ثروة لابأس بها لعمل مسرحية .. |
Biraz daha yaşamış olsaydı başka bir servet daha yapıp harcayabilirdik. | Open Subtitles | إذا كـان عـاش لمدة أطول لكنّـا جعلنـا وصرفنـا ثروة أخرى |