Ve bütün bu değişik elementleri özetleyip bir sistemin içine sokabiliriz. | TED | وكل واحدة من تلك العناصر المختلفة يمكننا حفظها ووضعها في نظام. |
Durum çok daha iyi, ama örneğin; kayda değer bir hareket durumu mevcutsa, böyle bir sistemin arabamı sürmesini istemezdim. | TED | وهذا أفضل بكثير، ولكن على سبيل المثال، فإذا كان هناك أي حركة كبيرة، فلن أحتاج إلى نظام مثل قيادة سيارتي. |
Evlat, eğer bir sistemin varsa hile yapmaya gerek kalmıyor. | Open Subtitles | بني.. ليس عليك أن تغش إذا كان لديك نظام.. ًّ |
Böyle bir sistemin temel özelliği, yere yalnız bir zemin noktası olması. | TED | أهم خصائص نظام كهذا هو أنه هناك نقطة اتصال واحدة بالأرض. |
Böyle bir sistemin niye bu kadar önemli olduğunu sorabilirsiniz. | TED | ربما أنكم تتساءلون، ما أهمية نظام مثل هذا؟ |
Hayal edin üçboyutlu bir sistemin size verilen yıllar aralığında Venedik'in tarihine dalmanıza ve bu deneyimi diğer insanlarla beraber paylaşabilmenize imkan verdiğini düşünün. | TED | تخيل نظام غمر يسمح للذهاب والغوص وإعادة بناء مدينة البندقية في سنة معينة، بعض الخبرة يمكن أن تتشارك فيها ضمن مجموعة. |
Şu an yaptığım gibi daha istemli seslere kıyasla istemsiz sesler daha eski bir sistemin parçası. | TED | النطق اللاإرادي هو جزء من نظام قديم مقارنة بنظام النطق الإرادي مثل الكلام و الذي أقوم به الآن. |
bir sistemin otonom işlemesi için, boşluktaki seyyar nesnelerin konumlarını toplu olarak bilmelidir. | TED | و هكذا بالنسبة إلى نظام يعمل مستقلاً، يجب أن يعرف بالإجمال موقع قطعه المتحركة في الفضاء. |
"Milyonlarca cihazdan oluşan bir sistemin veri akışını okuyup onların hata ve eylemlerini önceden tahmin etmek gerçekten mümkün mü?" | TED | هل بالفعل يمكننا تكوين نظام يحوي ملايين ملايين الأجهزة، يمكنه قراءة معطياتها، التنبؤ بحالات حصول الخطأ، و التصرف قبل وقوعه؟ |
İşte, iş yenilikler ve enerji konusuna gelince Batı dünyası denenmiş ve test edilmiş bir sistemin kenarlarında çalışıyorlar. | TED | أترى، فعندما يتعلق الأمر بالابتكار والطاقة، يعمل الغرب حول حدود نظام تمت تجربته واختباره. |
Yalnızca bir sistemin olduğunu düşünmüştüm hep: kan dolaşımı. | Open Subtitles | كانت دائما لدى فكرة انه لا يوجد سوى نظام واحد : النظام الدورى |
Durmadan duyduğum şey; böyle bir sistemin asla olmadığı. | Open Subtitles | كل ما عرفته انه نظام أمني لا يسبق له مثيل |
Hudutlarımızı, zaten kanı emilmiş bir sistemin dahada kanını emmek isteyen sülüklerden koruyoruz. | Open Subtitles | ونحمي حدودنا من الذين يريدون أن يتسللوا إلى نظام زاد التسلل فيه |
yeni bir sosyal sistemin zamanıdır bugün sahip olduğumuz anlayışı yansıtan bir sistemin zamanıdır parasal sistem kıtlığın gerçek olduğu bir dönemin ürünüdür bundan böyle ,teknoloji çağında artık topluma uygun değildir yarattığı gerçekten sapmış davranışla gitmiştir keza dini inanışlar gibi dominant dünya görüşleri | Open Subtitles | حان الوقت لوجود نظام اجتماعي جديد يعكس المفاهيم التي ندركها اليوم. النظام النقدي هو نتاج |
Ve hiçbir mesuliyet kabul etmemekten memnunluk duyan bir sistemin parçası haline geldiğimi fark ettim. | Open Subtitles | ورأيت أنني قد أصبحت جزءاً من نظام يشعر بالراحة لعدم مساءلته |
Kapalı bir sistemin kendini yenileme yeteneği yoktur. | Open Subtitles | نظام شمسي مُغلق له القدرة على إعادة تجديد نفسه |
Gördün mü, bir sistemin olmalı yoksa çökersin. | Open Subtitles | كما ترين, يجب أن يكون لديك نظام وإلا يفشل كل شيء. |
Ama duvarlar dayanabilecek mi? Bu yeni kanal artık daha büyük bir sistemin parçası. | Open Subtitles | ولكن هل ستصمد الجدران ؟ القناة الجديدة هذه هي جزء من نظام أكبر. |
Ölüm saçan bir sistemin her istediğini yapmış üstelik de işinin en ince ayrıntılarını vermekte hevesli gözüken bu adamın Yahudilere karşı kişisel bir garezi olmadığını söylemesi ilginç değil mi? | Open Subtitles | ولكن أليس من المثير للإهتمام أن رجلاً فعل كل شيء, أمره به, نظام مجرم |
Her şey için bir sistemin olduğu yer var. | Open Subtitles | هذا صحيح , هنالك نظام بأي مكان ليس علينا ان نرتعب |