Genç adam bir tabak düşürüyor ve ekmek teknesini kaybediyor. | Open Subtitles | إذا هذا الشاب سقط صحن واحد سيتم طرده من هنا. |
bir tabak kızartılmış cırcırböceği ile karşılaşan çoğu insan bugün hala irkilebilir, tüm o bacakların ve duyargaların dişleri arasına takıldığını düşündüğünde. | TED | في مواجهة صحن مليء بالصراصير المقلية يتراجع معظم الناس متخيلين أرجل الصراصير وقرون استشعارها وهي تعلق بين أسنانهم. |
Şimdi bu adama kim bir tabak yemek getirecek. | Open Subtitles | الآن، من سيجلب لهذا الرجلِ صحن من الغذاءِ. |
Ödeyecek paran varsa, sana bir tabak fasulye vereyim. | Open Subtitles | إذا كانت لديك نقود، سأعطيك طبقاً من الفاصوليا |
Ah, o bizim şeref konuğumuz, bir tabak çorbada boğulsaydı, çok ayıp olurdu. | Open Subtitles | أوه، سيكون من العار أن يكون ضيفنا الشرف يغرق في طبق من الحساء |
Buğusu üzerinde bir tabak dürüstlüğe ne dersin, bulduğunuz telefondan başlayabilirsin mesela. | Open Subtitles | مارأيك بطبق كبير ومتبخر من الحقيقة ابتداءاً من هذا الجوال المعثور عليه |
Belki bir tabak daha. Çikolatalı kapuçino kıvamında yap. | Open Subtitles | احضري صحناً آخر، مع قهوة بالشوكولاتة |
Koca bir tabak kızarmış patates ve muzlu süt. | Open Subtitles | .صحن كبير من البطاطس المقلية مع مشروب غازي |
Eğer mutfağa giderseniz aşçı size bir tabak yemek verecektir. | Open Subtitles | وأنا متأكد بأنك لو ذهبت للمطبخ.. فسيمنحك الطباخ صحن من شيء ما |
Bu yanardağlarda 20,000 kadar koyun olmalı... ama bizim sadece bir tabak dolusu havucumuz var. | Open Subtitles | لا بُد أن هناك 20.000 من الأغنام هناك على تلك البراكين و نحن نملك صحن مليء بالجزر |
Ah, bir de kafedeki gibi, bir tabak kızarmış yeşil domates için... neler vermezdim. | Open Subtitles | اوه, ما الذي لا أعطيه من أجل صحن من الطماطم الخضراء المقلية مثلما تعودناها في الكافيه |
bir tabak sıcak çorba bulsa şeyini onun içine bile sokar. | Open Subtitles | هو سيلصقه في صحن الشوربة إذا هو ما زال دافئ. |
bir tabak alabilir miyim, yoksa Peter burnumun üzerine mi koyacak? | Open Subtitles | هل يمكن أن أحصل على واحدة منهن في صحن أم أن بيتر سيوازنها على أنفي |
Ben kahvaltıda ceset yerim, evlat. Ve sen de benim için sadece bir tabak omletsin. | Open Subtitles | أنا أَتناولُ المَوتى على الفطورِ، يا بنى، و أنت مجرد صحن آخر مِنْ لحمِ الخنزير والبيضِ |
ve şey, bir tabak da tavuk salatası alabilir miyim, sadece beyaz et, ve lütfen Allah aşkına kereviz koyma tamam mı tatlım? | Open Subtitles | و أيمكنك أن تحضري لي طبقاً من سلطة الفراخ لحم أبيض فقط دون كرفس من فضلك يا عزيزتي؟ |
Ve sonra seni, bir tabak eski donut için şehre gittiğini görünce. | Open Subtitles | و لذلك عندما رأيتك تلتهم طبقاً من الكعك القديم، |
Müdür nezaket gösterip bana Caroline kaburganız ve kekinizden bir tabak gönderdi. | Open Subtitles | آمر السجن كان ودوداً معي وقدّم لي طبقاً من الأضلاع والكعك الذي طهوته. |
Jesse'ye bir tabak barbekü yaptım, o da bana bedavadan bu yavruyu yaptı. | Open Subtitles | طبق لحم مشوى جيد فصنع لى هذه بدون اى تكلفه. هيه هيه هيه. |
Gülümseyen bir ifade takınacağım ve dumanı tüten bir tabak bok yiyeceğim... tuzsuz. | Open Subtitles | وسوف أجني لنا مزيد من المال سأضع ابتسامة على وجهي وآكل طبق لذيذ |
Senin evinde elimde bir tabak yemekle yatak odana geldiğimi bir düşünsene? | Open Subtitles | أقصد, تخيل لو ظهرت في بيتكم و مشيت إلى غرفة نومك بطبق من الطعام؟ |
Belki bir tabak daha...[br]Kapiçinolu çikolatalı olsun bişeyler uydur. | Open Subtitles | احضري صحناً آخر، مع قهوة بالشوكولاتة |
Yonca filizi ve bir tabak maya ezmesi istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن آخذ براعم النب وطبق من الخميرة المسحوقة |
Biliyorum. Sana bir tabak koyacağım ama önce şunları kaldır. | Open Subtitles | اعلم هذا, ساحضر لك صحنا و لكن نظف هذا اولا |
Size, yakında ödül alacak bir tabak barbekü ikram edebilir miyim? | Open Subtitles | يمكن انني أثير اهتمام صرخة بصحن قريبا لكي يكون شواءا فائز بالجوائز؟ |