| Oranın, çocuklar için popüler bir yer olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | إنها محقة, لقد عرفت أنه مكان شعبي يذهب الأطفال إليه |
| Ben de bir aile yetiştirmek için ne kadar iyi bir yer olduğunu söylüyordum. | Open Subtitles | كنت أقول أنه مكان جيد لتبني أسره و هكذا. |
| Ya sana başka bir yer olduğunu söylersem? | Open Subtitles | ماذا لو أخبرتكِ بأنّ هنالك مكاناً آخر؟ |
| Senin gibi özel canlılara göre bir yer olduğunu söylesem ne derdin? | Open Subtitles | ما رأيك لو أخبرتك أن هناك مكان للمختلفين أمثالك؟ |
| Ama sana bakınca kötü bir yer olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | ولكن نظرة واحدة لك واعلم أن المكان سيكون ساخن |
| Eun Kyul gitmemiz gereken bir yer olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أن قيول قال بأن هنالك مكان يجب أن نذهب إليه |
| Burasının çocukları getirmek için güzel bir yer olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هذا مكان رائع لإحضار الأطفال.. |
| Issız bir yer olduğunu kendin söylemiştin. Sadece bir kişi zarar görebilir. | Open Subtitles | لقد قلت بنفسك أن المنطقة غير مأهولة لن يكون هناك إلا ضحية واحدة |
| Buranın ne kadar muhteşem bir yer olduğunu göstermeye çalışıyorum. | Open Subtitles | وأنا أُحاول جاهدة أن أخبره بأن هذا المكان جميل حقاً |
| Yargıçlar ve savcılarla tanışmak için iyi bir yer olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه مكان مناسب لمُقَابَلَة "القضاة" و "المدّعون" عامين مهمين |
| Kampüste böyle bir yer olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | أنا لم أعلم بوجود مكانٍ مثل هذا في كامبس |
| Gerçe tüm reklamları arkadaşların topluca oturup eğlenebileceği bir yer olduğunu ima etse de. | Open Subtitles | على الرغم من أن الإعلانات, تقول أنه مكان لمجموعات الأصدقاء, لقضاء وقت طيب. |
| Artık buranın yaşanacak bir yer olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد أنه مكان جيّد، للعيش بعد الآن. |
| Buranın aptalların takılması için uygun bir yer olduğunu duydum. | Open Subtitles | أسمع أنه مكان مقترح لجلوس الحمقى |
| Ya sana başka bir yer olduğunu söylersem? | Open Subtitles | "ماذا لو أخبرتُكِ بأنّ هنالك مكاناً آخر؟" |
| Böyle bir yer olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم اكن اعرف أن هناك مكان كهذا |
| Lucius sinyalin izini süremedi fakat haritaya baktığımızda seni götürebileceği tek bir yer olduğunu düşündük: | Open Subtitles | (لوشيوس) لم يتمكن من تتبع الإشارة ولكن عندما نظرنا إلى الخريطة لقد إكتشفنا أن هناك مكان واحد فقط يمكنها أن تأخذك إليه |
| Buraya niye geldiğimizi hatırlayın çünkü her yerden daha iyi bir yer olduğunu düşünmüştük. | Open Subtitles | سبب قدومنا إلى هنا لأن لأننا كنا نعتقد أن المكان سيكون أفضل من أي مكان أخر |
| Şu zaman kapsülü ve geleceğe 1988 yılında Bronson Springs'in ne kadar harika bir yer olduğunu gösterme saçmalığı. | Open Subtitles | سأخبرك بالسبب كل ذلك الهراء عن الكبسولة الزمنية و إظهار كم أن المكان رائع للمستقبل |
| Melinda bana gidebileceği ve yalnız olmayacağı bir yer olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | أخبرتني (مليندا) بأن هنالك مكان سترحل إليه ولن تكون وحيداً عندها |
| Ama sana, o mükemmel sallantıların her kilosunun kutlanıp sevildiği bir yer olduğunu söylesem ne yapardın? | Open Subtitles | ماذا لو أخبرتك .... أن هنالك مكان |
| Buranın güven içinde yaşayabilecekleri bir yer olduğunu düşünmeye ihtiyaçları var. | Open Subtitles | يجب أن يعرفوا أن هذا مكان آمن يمكنهم المجيء إليه |
| Issız bir yer olduğunu kendin söylemiştin. Sadece bir kişi zarar görebilir. | Open Subtitles | لقد قلت بنفسك أن المنطقة غير مأهولة لن يكون هناك إلا ضحية واحدة |
| Bu konuşma için buranın iyi bir yer olduğunu sanmıyorum. O bir yumurta. O da tohum. | Open Subtitles | لست متأكد بأن هذا المكان جيد لمثل هذه المحادثة لديها البيض ، لديه النسل |
| Çok temiz bir yer olduğunu duydum. | Open Subtitles | سمعت بأنّه مكان لطيف |
| Böyle bir yer olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | -أشكّ بوجود مكانٍ هذا |