Biz de güven oluşturmak ve bu 2,5 milyar kişiyi finansal erişime ulaştırmak için bir yol bulmak istedik. | TED | لذلك أردنا أن نجد طريقة لبناء الثقة ولإتاحة الخدمات الائتمانية أو المالية لهذه الفئة والتي يبلغ عددها ٢.٥ مليارشخص |
Şuan bilmiyorlar, ve bunu onlara iletmek için iyi bir yol bulmak lazım, çünkü henüz bulmuş değiliz. | TED | في الوقت الحالي هم لا يعلمون، و سوف يكون رائعًا أن نجد طريقة لنتواصل بشكل أفضل، لأننا لم نتواصل. |
Her zaman bir yol bulmak. | Open Subtitles | دائما ما تجد طريقة لتجعل عملك أكثر أهمية من عائلتك |
Eğer evliliğinin yürümesini istiyorsan, yürümesini sağlamak için bir yol bulmak zorundasın. | Open Subtitles | انأردتانجاحزواجك, عليك أن تجد طريقة كي تجعله ينجح |
Bence buradaki işimiz, sizin birbirinizle açık olarak davranacağınız bir yol bulmak. | Open Subtitles | أظن أن هدفنا هنا هو إيجاد طريقة لكما لتصبحا صريحَين مع بعضكما |
Diğer yandan, yaratıcılığımın kendi başarısıyla hayatta kaldığından emin olmak için bir yol bulmak zorundaydım. | TED | بعبارة أخرى، كان علي أن أجد طريقة ما أتأكد من خلالها أن إبداعي قد تجاوز نجاحه. |
I burada zaten çıkmak için bir yol bulmak zorundadır. | Open Subtitles | ولا بد لي من ايجاد وسيلة للخروج من هنا بالفعل. |
Alınma, ama biz gerçekten onu öldürmek için bir yol bulmak için gerekir. | Open Subtitles | بدون إهانة ، و لكن يجب علينا أن نجد طريقة لنقضي عليه |
Başka bir yol bulmak zorundayız. | Open Subtitles | لحرمانها من الاشتراك في سباق الاثنين لا بد أن نجد طريقة أخرى |
Biz sadece onları mesajı almak için bir yol bulmak zorunda. | Open Subtitles | نحن فقد عليناأن نجد طريقة لنوصل الرسالة |
Onu zorlayacak bir yol bulmak zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نجد طريقة آخرى حتى يستسلم. |
Siz artık Batman değilsiniz. Başka bir yol bulmak zorundasınız. | Open Subtitles | أنك لست الرجل الوطواط بعد الآن يجب عليك ان تجد طريقة أخرى |
Her kuruşun peşinden koşmak aileni geçindirmek için bir yol bulmak için dua etmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | تجمع كل قرش تدعي بأن تجد طريقة لتعيل عائلتك؟ |
Iyi, o ı onu kurtarmak için başka bir yol bulmak öneririm. | Open Subtitles | حسنا، ثم أقترح عليك أن تجد طريقة أخرى لانقاذه. |
Bu yüzden son dört saatimi bunu izni olmadan yapabileceğimiz yasal bir yol bulmak için harcadım. | Open Subtitles | لهذا قضيتُ آخر 4 ساعات في محاولة إيجاد طريقة قانونيّة للقيام بها دون موافقتها |
Biz de onu yaşatmak için bir yol bulmak istiyoruz. | Open Subtitles | لذا نرغب في إيجاد طريقة لإبقائه على قيد الحياة |
Başka bir yol bulmak için beynimi zorlayıp duruyorum. | Open Subtitles | كنت أحاول التفكير مليًا لمحاولة إيجاد طريقة أخرى. |
Bu geçişi normalleştirebilecek bir yol bulmak istedim, rahatsızlığın hastalıkla her zaman aynı şey olmadığını açıklamak için. | TED | أردت أن أجد طريقة لتوضيح أن ذلك الانتقال طبيعي، ولشرح أن عدم الارتياح ليس دائمًا مرادفًا للمرض. |
Şey, ben bu engeli aşabilmesi için bir yol bulmak söz veriyorum. | Open Subtitles | حسنا، أنا أعدك بأنني سوف أجد طريقة لمساعدتك على التغلب على هذا الحاجز |
I carouse daha Öğrenciler çok iyi umut verici olduğunu biliyorum. Onlar bir yol bulmak zorundadır. | Open Subtitles | وأنا أعلم أن الطلاب وعد جيدا ثم أسرف في تناول الخمر، فإنها يجب ايجاد وسيلة. |
Ama geçit yok oldu, eve gitmek için başka bir yol bulmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | ولكن مع البوابة دمرت، سيكون لديك لإيجاد طريقة أخرى المنزل. |