Bir insanın başını kopartmadan kanının akıtılmasının, daha hızlı bir yolu yoktur. | Open Subtitles | لا توجد طريقة أسرع لجعل آدمي ينزف دماً دون قطع رأسه |
En eski arkadaşın tamamen gidecekse veda etmenin bir yolu yoktur. | Open Subtitles | حين يتركك أقدم أصدقائك للأبد، لا توجد طريقة ملائمة للوداع |
Derrick kötü haberi vermenin doğru bir yolu yoktur. | Open Subtitles | لا توجد طريقة صائبة لإلقاء الأخبار السيئة، |
Ama soğuk ve zalim gerçeklikle yüzleşene kadar bunu bilmenin bir yolu yoktur aslında. | Open Subtitles | لكن ليس هناك طريقة حقيقية لمعرفة ذلك حتى تواجه الأمر واقعيًا |
Akranlarımızın veya iş arkadaşlarımızın ne kadar sıkı çalıştıklarını, belirli görevleri ne kadar zor bulacaklarını ya da kendilerinden ne kadar şüphe duyacaklarını bilemediğimiz için etrafımızdaki insanlardan daha az yetenekli olduğumuz duygularını reddetmenin kolay bir yolu yoktur. | TED | بما أنه من الصعب معرفة مدى الجهد الذي يبذله زملاؤنا في العمل، مدى صعوبة بعض مهامهم، أو مدى شكهم بأنفسهم، ليس هناك طريقة سهلة للقضاء على الشعور بأننا أقل كفاءة ممن حولنا. |
Derrick kötü haberi vermenin doğru bir yolu yoktur. | Open Subtitles | لا توجد طريقة صائبة لإلقاء الأخبار السيئة، |
Belki de tam hazırlanmanın bir yolu yoktur ve bu korkutucu. | Open Subtitles | ربما لا توجد طريقة فعلية للتحضّر وهذا مخيف |
Bu algoritma için bir yolu yoktur | Open Subtitles | أنه لا توجد طريقة لهذه الخوارزمية |
Başka bir yolu yoktur. | Open Subtitles | لا توجد طريقة أخرى |
Bu işi başarmanın emniyetli bir yolu yoktur. | Open Subtitles | "لا توجد طريقة آمنة لفعل ذلك" |
Sahili görmenin daha iyi bir yolu yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك طريقة أفضل لرؤية الساحل |
Bir şehri baştan başa kat etmek için gerçek zamanlı uydu görüntüleme imkanına sahip olan birisinden destek alıp altınızda da çok ama çok süratli bir araç olmasından daha hızlı bir yolu yoktur. | Open Subtitles | "ليس هناك طريقة أسرع لتمر عبر المدينة" "من أن تكون مقتادا من قبل شخص لديه تصريح الولوج" "لصور الأقمار الصناعية المباشرة" |