Kültürel girişimler ve tartışmalar yoluyla insanların biraraya gelmesine yardımcı olacak yeni düşünceleri tartışmak adına sizlere hoşgeldiniz diyorum. | TED | أرحب بكم على متنها لمشاركتنا و مناقشة الأفكار الجديدة عن كيفية جمع الناس معا من خلال المبادرات الثقافية والمناقشات. |
Beklemekten yoruldum ve de sıkıldım, çünkü bütün aptallar biraraya gelmiş. | Open Subtitles | 'م تعبت من الانتظار وكان كيندا م، بسبب كل البلهاء معا. |
Ama unutma ki, ilk başta bizi biraraya getiren şey de kızgınlıklarımız. | Open Subtitles | لكن عليك تذكر ان هذا جزء مما جمعنا معا في المقام الأول |
Ama eğer bunu başka bir veriyle karşılaştırabilirseniz, aslında FBI ajanının rolünü tekrar oynuyor ve herşeyi biraraya topluyor olursunuz. | TED | ولكن إن استطعت ربطها مع البيانات الأخرى، فعندها مبدئياً تعيد لعب دور عميل مكتب التحقيق الفيدرالي. وبوضع كل ذلك معاً. |
Bu moleküllerin nasıl biraraya geldiklerini gözlemleyerek işe başladık. | TED | لذا فقد حددنا ذلك بالنظر في كيفية وضع هذه الجزيئات معاً. |
Gün sonunda, iyi insanlar ve iyi yemekler biraraya geldi. | Open Subtitles | . كانه غذاء جيد ، ناس جيدون . الأثنين سوياً |
Çünkü ikisi eskiden ayrı yaşayan bakterilerdi ve biraraya gelerek bir süperorganizma oluşturdular. | TED | ذلك لأنها بكتيريا مستقلة تعيش بذاتها وتجمعت مع بعضها لتكوّن عضواً متكاملاً. |
söz ederken bilmemiz gereken birinci şey, düşüncelerin beyinde nasıl biraraya getirildiği ve ikincisi de, | TED | فما نحن في حاجة الى معرفته لمعالجة هذا الغموض هو, اول شيئ كيف وضعت العقول معا في الدماغ و الثاني, كيف يتم بناء النفس. |
Yalnızca biraraya geldiğimizde gerçekten büyüyebiliriz. | TED | فقط عندما نجتمع معا نستطيع حقا أن ننمو. |
Bunun anlamı, dünyadaki bilginin yarısının örüntüleri görmek üzere biraraya getirilmesinin mümkün hâle gelmesidir, ki bu tamamıyla yeni bir şey. | TED | وهذا يعني أنه أصبح من الممكن وضع نصف المعرفة في العالم معا من أجل أن نرى الأنماط، شيء جديد كليًا. |
Fakat bir noktada daha büyük hayvanlar avlayabilmek için biraraya geldiler. | TED | ولكن في مرحلة ما قاموا بالتّجمع معا لإصطياد فريسة أكبر. |
Birimleri birleştirdiğimizde, küçük şeyleri alıp daha büyük şeyler elde etmek için onları biraraya koyarız, | TED | نأخذ حفنة من الأشياء ونضعها معا لإنشاء شيء أكبر، مثل دزينة بيض. نأخذ 12 بيضة، ونضعها معا لإنشاء مجموعة، |
Eve dönünce bir daha ne zaman biraraya geliriz bilmiyorum. | Open Subtitles | عندما نعود للوطن ، لا أعلم متى سنتجمع معا |
Paris biraraya gelmiş bu küçük köylerin bir dizisiydi ve bu yapıyı bugun hala görebilirsiniz. | TED | باريس كانت سلسلة من القرى الصغيرة التي جاءت معاً ، وما زلتم ترون تلك البنية اليوم. |
Evrim şeyleri nasıl biraraya getiriyor ve onları bütünleştiriyor? | TED | كيف يعمل التطور على مزيد من الإبتكار في الأشياء المتحدة معاً ؟ |
O yüzden, bu küçük parçaları biraraya toplayıp tüm hataları giderecek yeni bir metot yaratmamız gerekti. | TED | لذا فقد توجب علينا إقتراح طريقة جديدة لوضع هذه القطع الصغيرة سوياً وتصحيح كل الأخطاء |
Homolog rekombinasyon denen bir mekanizmanın olduğunu biliyorduk. Parçaların biraraya getirilmesiyle DNA'nın onarımında kullanılır. | TED | علمنا أن هناك آلية تسمى إعادة التركيب المتماثل، التي تستخدم في البيولوجي لإصلاح الحمض النووي، ويمكنها وضع القطع سوياً. |
Dünyanın film vasıtasıyla, filmin gücüyle biraraya geldiği bir gün olurdu. | TED | لكنه سيكون اليوم الذي يجتمع فيه العالم سوياً عبر الفيلم، الفيلم القوي. |
Amacımız bütün liderleri biraraya toplamaktı, öğretmenleri ve öğrencileri, eksponansiyel olarak büyüyen bu bilişim teknolojisinin ve uygulamalarının içersinde. | TED | وهدفنا كان جمع القادة من الطلاب والمعلمين في هذه التقنيات المعلوماتية المتضاعفة وتطبيقاتها |
Bu ısı değişiminin enstrüman kalitesindeki kayıtları yüzlerce yıl geriye gidiyor, biz bunları biraraya getiriyoruz. | TED | لكننا حصلنا على هذه السجلات مفيدة وفعالة الجودة لتغير الدرجة الحرارة والتي تعود لمئات السنين، ووضعناها مع بعضها. |
Çok önemli bir fırsat elde ettik -- herkesi biraraya toplayacak zamanımız yoktu. | TED | كانت فرصة نادرة ولم يكن لدي الوقت لكي اجتمع مع كل القادة |