Hapisteyken, çevresel konular hakkında yazmaya devam etti, aktivistlerin kendi hatalarını yansıtması gerektiğini ve birbirlerini dinlemeleri gerektiğini söyledi. | TED | أثناء فترة سجنه، واصل الكتابة حول القضايا البيئية، مصرحا أنه على الناشطين النظر في أخطائهم والاستماع إلى بعضهم البعض. |
McDonald'sa gittiler orada oturdular, uzun zamandır ilk kez birbirleriyle konuştular, birbirlerini dinlediler. | TED | ذهبوا إلى ماكدونالدز وجلسوا وتحدوثوا وسمعوا بعضهم البعض للمرة الأولى منذ فترة طويلة. |
Bu millet bütün gece birbirlerini sevmekten başka birşey yapmayacak. | Open Subtitles | جميعهم لن يفعلوا شيئاً عدا التودد لبعضهم البعض طوال اليل |
Birbirini önemseyen ve birbirlerini seven iki insan neden bunu pek belli edemez? | Open Subtitles | لماذا لا يستطيع شخصين مهتمّين ببعضهم البعض ويحبّ بعضهم الآخر كثيرًا جدًا أن يعبرا عن هذا؟ |
Ama biliyoruz ki insanlar binlerce yıldır birbirlerini yiyorlar, yenilmek için gönüllü oluyorlar ve başkalarını insan yemekle suçluyorlar. | TED | ولكننا نعرف أن البشر كانوا يأكلون بعضهم البعض، ويقدمون أنفسهم للالتهام، كما يتهمون الآخرين بتناول البشر منذ آلاف السنين. |
Çömelip birbirlerini temizleme eğilimindedirler. | Open Subtitles | هذا بالاضافة لميلهم إلى جلوس القرفصاء و العناية ببعضهم البعض ألا ترى؟ |
Kuzey Amerikada atesboceklerini gozlemlerseniz, Kuzey Amerikanin bircok seyi gibi, onlar bagimsiz olmaya meyilli operatorler. birbirlerini gozardi ediyorlar. | TED | إذا رآيتم يراعات في شمال أمريكا، مثل العديد من الأشياء في شمال أمريكا، إنهم يميلون إلى الإستقلال. فيتجاهل بعضهم بعضا. |
İnsanlar ofise döndüklerinde birbirlerini daha iyi şekilde anlayabilir ve tanıyabilir. | TED | عندما يعودون للمكتب، يقابلون بعضهم البعض وهم يعرفون بعضهم بشكل أعمق. |
1990'larda, birbirini devirmek için suikastlar yapıyor ve birbirlerini yok ediyorlardı. | Open Subtitles | التسعينيات حيث أولئك المجموعات التي تتآمر لإسقاط و تحطيم بعضهم البعض |
Yerkabuğunun derinliklerinde Asya ve Hint kıta plakaları birbirlerini sıkıştırmaktadır. | Open Subtitles | تحت السطح اللوحات القارية لآسيا والهند تتحطّم إلى بعضهم البعض. |
Bu çocuklar birbirlerini vururmuş gibi yaptıkları bir oyun oynuyorlardı. | Open Subtitles | هؤلاءِ الأطفال لعبوا لعبة التظاهر بإطلاق النار على بعضهم البعض. |
Anne babaların birbirlerini kötüledikleri toplantılardan haritalar ve dakikalar vardı. | TED | كانت هناك خرائط و محاضر من اجتماعات .. حيث كان الآباء يوجهون الإهانات لبعضهم البعض. |
Erkekler ve kadınlar daima birbirlerini kullanır ve suistimal ederler. | Open Subtitles | يسيء ويستغل الرجال والنساء بعضهم الآخر دائماً. |
Bu yaşlı deniz kurtları birbirlerini işletmek için masallar uydurup sonra da onlara inanıyorlar. | Open Subtitles | كلاب البحر الكبيرة تغزل خيوطاً لتمرح مع بعضها و ينتهى الأمر, و يصدقون أنفسهم |
Onlardan beslenmeden önce avlarının birbirlerini öldürmesi mantıklı değil. | Open Subtitles | ذلك لا يبدو منطقياً بأن يسمح لفريستيه بقتل بعضهم بعضا قبل أن يتغذّى عليهم |
Evet, şimdi de birbirlerini parçalamamaları için onları tutabilsem çok iyi olacak. | Open Subtitles | أجل، وهذا إن أمكنني منعهم من تمزيق بعضهم بعضًا إربًا |
Gözdağının ve otoriter bir yönetimin olmadığı birbirlerini baskı yapmadan destekleyen bir aile. | Open Subtitles | تلك التي تعمل دون تخويف وسيطره واستبداديه اسره تدعم بعضها البعض دون إكراه |
Dünyayı kurtarmak yerine birbirlerini kurtarmaya bakacaklar. | Open Subtitles | بل إنهما يفضلان إنقاذ بعضيهما على إنقاذ العالم |
Her zaman koordinasyon içinde olup birbirlerini kontrol etmişler. | TED | وقد وجد النوعان دائمًا جنبًا إلى جنب، يبقي كل منهما الآخر تحت السيطرة. |
Farkındasın ki iki avcı aynı avın peşinden peşinden koşarsa bu iş birbirlerini vurmalarıyla neticelenir, böyle olsun istemeyiz. | Open Subtitles | كما تعلم عندما يقصد صيادان الفريسة نفسها ينتهيان باطلاق النار على بعضهما من الخلف و نحن لا نريد ذلك |
Ya birbirlerini buldular ya da bilerek yan yana koyuldular. | Open Subtitles | لا بد من إنهن عثرن على بعضهن أوجُمعنمعاً.. لغرض معين |
Bu parazit, zeki ve barışçıl bir türün, birbirlerini parçalamasını sağladı. | Open Subtitles | هذا الطفيل تسبًب بقيام الانواع اللطيفة والذكية بالفتك ببعضها البعض |
Madde ve karşıt madde parçacıkları yüksek enerjiyle çift halinde üretilirler ve karşı karşıya gelince birbirlerini imha ederler. | TED | تنتج المادة والمادة المضادة على هيئة أزواج في التصادمات ذات الطاقة العالية، ويفني أحدهما الآخر عند التقائهما. |
İkimiz de kazanamadık. birbirlerini eşit ölçüde seviyorlar. | Open Subtitles | لم يربح أحد منا يحبان بعضهما الآخر على حد سواء |