Bu bireylerin hassas olduğunu bilirsek o zaman erken müdahale mümkün olabilir. | TED | إن كنا نعرف أن هؤلاء الأفراد غير محصنون، سيكون التدخل المبكر ممكنا. |
bireylerin hayatında, ulusların hayatında olduğu gibi herşey birbiriyle bağlantılıdır, ve herşey sonuçtur. | Open Subtitles | في حياة الأفراد كما في حياة الشعوب كل شيء مرتبط كل شيء نتيجة |
bireylerin, başkalarının hayatlarına önem vermediği evrimsel bir sürecin yan etkilerisiniz. | Open Subtitles | أنت أحد الآثار الجانبية لعملية تطورية قليلاً ما تهتم بحياة الأفراد |
bireylerin saç gölgeleri ayrı olduğunda biçimsiz olurlar. | Open Subtitles | الفرد ظلال شَعرِ لا شكلية عندما هم يَجِبُ أَنْ يَكُونَ مُتميّزَ. |
Orkestradaki ve dinleyici grubundaki bireylerin kendi hikâyeleri var. | TED | هنالك قصص أفراد بين فريق الأوركسترا وبين المستمعين |
Organizasyonumuzda birçok Hackathon düzenliyoruz. Bunlar bireylerin ya da küçük grupların toplanıp kısıtlı sürede iş problemleri çözdükleri yarışmalar. | TED | في منظمتنا، نستضيف الكثير من هاكاثونات، حيث مجموعات صغيرة أو الأفراد يجتمعون فيها لحل مشكلة العمل في إطار زمني مضغوط. |
Şehirler yalnızca sizin etkileşimlerinizin ve bizim etkileşimlerimizin, ve bireylerin gruplaşması ve kümeleşmesinin bir tezahürüdür. | TED | المدن هي عبارة عن مظهر مادي لتفاعلاتك تفاعلاتنا وتجمع وتجمهر الأفراد |
Fakat şu ana kadar incelediğimiz bireylerin sayısı çok az. | TED | ولكننا بحثنا بكميةٍ لا بأس بها من الأفراد في هذه المرحلة. |
Tüm dünyadaki ulusların refah seviyesinin artmasının; bireylerin, kendi çıkarlarının peşinden gitmeleri ile oluşacağını söyler. | TED | ويتحدث عن كيف ستزدهر الدول حول العالم عبر مطاردة الأفراد للربح الفردي. |
Ve bu, bireylerin bir amino asit dizisini sahiden alıp da proteinin nasıl kıvrılacağını çözdükleri bir oyun. | TED | وهذه لعبة حيث يقوم الأفراد فعلاً بأخذ سلسلة من الأحماض الأمينية ومعرفة كيف سيتضاعف البروتين. |
Mesela insanlara iş birliğinin faydalarını ve toplumun avantajlarını hatırlatmak, varlıklı bireylerin tıpkı yoksul insanlar gibi eşitlikçi olmasını sağlayabilir. | TED | على سبيل المثال تذكير الناس بفوائد التعاون أو مزايا المجتمع، تسبب في أن يكون الأفراد الأثرياء متساوون مثل الناس الفقراء |
bireylerin tam modelini çıkarmak ve bunun güvenliğinden emin olmak için önümüzde hâlâ uzun bir yol var. | TED | لا يزال هناك طريق طويل يجب قطعه قبل أن نتمكن من نمذجة الأفراد بشكل كامل وقبل أن نضمن سلامة استخدام هذه التكنولوجيا. |
Sizinle yeni bir yüksek eğitim modeli, genişletildiğinde, başka şekilde geri kalabilecek milyonlarca yaratıcı ve motive olmuş bireylerin topluca zekasını artırabilecek, bir model paylaşmak istiyorum. | TED | أود مشاركتكم بنموذج جديد للتعليم العالي، نموذج إذا ما تم تطبيقه يمكن أن ينمي الذكاء العام للملايين من الأفراد المتميزين و المتحمسين الذين مِن دونه يُهمَلون. |
Olağan şüpheliler. Burada, Tanzanya'da, bireylerin yüzde 30'unun yüksek tansiyonu var. | TED | المشتبه بهم عادة هنا في تنزانيا، ٣٠٪ من الأفراد لديهم ارتفاع ضغط الدم |
Bu eğri bize parçacıkların hızının istatistiklerini aynı bir demografik eğrinin bireylerin yaşını gösterdiği gibi gösteriyor. | TED | هذه المنحنى يخبر عن إحصائيات سرعات الجسيمات بنفس طريقة المنحنى الديموغرافي في الإخبار عن إحصائيات أعمار الأفراد. |
Her dansın, herkesin kabul edebileceği adımları vardır fakat bu bireyle ve bireylerin yaratıcı kimlikleriyle alakalıdır. | TED | لكل رقصة حركات معينة، و التي يتفق عليها الجميع و لكن يتدخل فيها الأفراد و هوياتهم الإبداعية. |
Bu dijital çağın başlarında ise güç, kurumların eline geçti, gelecekte de bireylerin eline geçecek. | TED | وفي طلائع العصر الرقمي هذا، انتقلت السلطة إلى الشركات وستنتقل في المستقبل إلى أيدي الأفراد |
Gezegenimizde su hiç bitmeyebilir fakat bireylerin susuz kalmaması için bitmek zorunda da değil. | TED | قد لا ينفد كوكبنا من الماء، لكن ذلك لا يمنع أن يعاني الأفراد من العطش. |
Atalarımız, bağımsızlıklarını ilan ettiklerinde, bireylerin güçlerini, kendi kaderini tayin etmenin değerini anlamışlardı. | Open Subtitles | أجدادنا، عندما أعلنوا الأستقلال فهموا قوة الفرد قيمة تقرير المصير |
Bize devletin devamlılığın bireylerin menfaatlerinden üstün olduğunu gösterdiler. | Open Subtitles | قاموا بتحفيزنا بأن تكون مصلحة الدولة أعلى مرتبة من اهتمامات الفرد |
Bir aktivist topluluğa kendini adamış bireylerin yüksek idealleri vardır. | Open Subtitles | في مجموعة ناشطين، هُناك أفراد مُخلصين لمُثُلٍ عُليا وراسخة. |
Son olarak, tütün endüstrisiyle ortaklığını sürdürmeye devam eden bireylerin ve kuruluşların göz önünde bulundurması gereken saygınlık riski var. | TED | وأخيرًا، هناك أيضًا خطر السمعة للأفراد والمؤسسات التي تستمر في تحقيق الانتماء والتبعية لصناعة التبغ. |
bireylerin her söylemini yasaklayarak. | Open Subtitles | يراقبون أي سجية للعبير عن الذات |