Bir şey buldum. Zafar kardeşi Malik Hasani'yle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | هنا شيء ما، "ظفر" كان يعيش مع أخاه "مالك حسني" |
Tepenin en üstündeki bir evde annesiyle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | إنه يعيش مع امه في منزل فوق هضبة |
Küçük ve siyah bir adamla birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | و يعيش مع رجل صغير و رجل اسود |
Annem genç kızken küçük bir çiftlikte babasıyla birlikte yaşıyormuş... | Open Subtitles | عاشت مع والدها على القليل من المزرعة. أعتقد الحظيرة ل لا يزال قائما. |
Tsunami tarafından vurulmuş şehirlerden biri olan Ishinomaki'de ailesiyle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | عاشت مع عائلتها في "ايشينوماكي", أحد المدن الأكثر تضررا من جراء التسونامي. |
"Ping annesi, babası, 2 kız kardeşi ve 3 erkek kardeşi, 11 halası 7 amcası ve 42 kuzeniyle birlikte yaşıyormuş." | Open Subtitles | بينغ) كان يعيش مع أبيه وأمه)" ومع أختين" وثلاثة إخوة "و 11 عمّة و 7 أعمام و 42 أولاد أقارب |
Pekala, kız arkadaşı Paula Davis'le birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | حسناً، أنه يعيش (مع صديقته، (بولا ديفيس |