Onun Adı Pam Moran Virginia, Albermarle İlçesinden, Blue Ridge Dağlarının eteklerinde. | TED | إسمها بام موران في مقاطعة ألبيمارل، بفيرجينيا، على سفوح جبال بلو ريدج. |
Elbette Kapta Blue'ya sürekli maruz kalmak kalıcı hasarlara neden oluyor. | Open Subtitles | بالطبع, بتعريض مستمر لـ كابتا بلو يمكن أن يؤدي لضرر دائم |
Mr. Blonde ve Mr. Blue'ya ne oldu hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | لم استطع أن أرى ما فعل السيد بلوند والسيد بلو |
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın East Blue'yu mutlaka yok edeceğim! | Open Subtitles | سوف اتأكد من ان الازرق الشرقي تدمر مهما كان صعبا |
Johnson, Blue Jays adına vuruş yapacak. Topu Rawley atacak. | Open Subtitles | جونسون على المضرب لاجل جاي الازرق راولي يجلس |
Hayvanları da yanına alıp istila edecekleri denize East Blue'ya gidecekmiş! | Open Subtitles | انه ذاهب وسيأخذ معه جميع الحيوانات إلى البحر إلى الأزرق الشرقي |
East Blue'ya gitmene izin vermeyeceğim! | Open Subtitles | أنا لن تسمح لك بالذهاب الى الأزرق الشرقي |
"Tıpkı "Blue Bloods"daki gibi!" demek kulağa o kadar iyi gelmiyor. | Open Subtitles | ''إذا قلنا ''تماماً كمسلسل بلو بلودز، لن يكون له الوقع نفسه. |
45 yıl sonra 1997 yılında, Deep Blue satrançta Kasparov'u yendi. | TED | ثم بعد 45 سنة، في عام 1997، هزم ديب بلو كاسباروف في لعبة الشطرنج. |
John Henry'den sonraki en ünlü insan-makine kapışmasında iki maç yaptım. İkisi de IBM süper bilgisayarı Deep Blue'ya karşıydı. | TED | في أشهر نزال للإنسان ضد الآلة منذ نزال جون هنري، خُضت مباراتين ضد الحاسوب الخارق لشركة آي بي إم المسمى ديب بلو. |
Everest Dağı bendim ve Deep Blue zirveye ulaşmıştı. | TED | كنت كجبل إيفرست، وبلغ الحاسوب ديب بلو القمة. |
Oysa elde edilen sonuca bakıldığında büyük usta seviyesindeki satranç oyunlarında Deep Blue zekiydi. | TED | بالرغم من تعريف الناتج، مستوى سادة الشطرنج، كان ديب بلو ذكيًا. |
Ama dakikada 200 milyon hamle hesaplayabilen inanılmaz hızına rağmen Deep Blue'nun yöntemi insan zekâsının merak edilen gizemlerini kavramamıza pek yardımcı olamadı. | TED | لكن حتى مع السرعة المذهلة، 200 مليون موضع في الثانية، قدمت طريقة ديب بلو قليلًا من البصيرة المرجوة للغز الذكاء البشري. |
Sonra Deep Blue'nun karşısında satranç tahtasının başına geçtim. | TED | ومن ثم جلست في الجانب الآخر لرقعة الشطرنج في مواجهة ديب بلو. |
Bunlar insani endişeler, insani korkulardı ve emin olduğum bir şey vardı. O da rakibim Deep Blue'nun böyle kaygıları olmadığıydı. | TED | كانت هناك شكوك ومخاوف بشرية والشيء الوحيد الذي تأكدت منه هو أن غريمي ديب بلو لم يكن لديه مثل هذه الشكوك إطلاقًا. |
Yaralarımı yalarken, Deep Blue'ya karşı giriştiğim mücadeleden ilham alarak çıkmıştım. | TED | خلال فترة التعافي من هزيمتي، جاءني الكثير من الإلهام من معاركي ضد ديب بلو. |
Bu, Blue Gene, dünyadaki en hızlı bilgisayar. | TED | هذا هو بلو جين ، الكمبيوتر الأسرع في العالم. |
- İsmi "Fuck Your Yankee Blue Jeans" ya da onun gibi bir şeydi. | Open Subtitles | تُدعى عاشر جينزك اليانكي ذو اللون الازرق او شيء من هذا القبيل |
Peki, gerçekte Mr. Kasparov Big Blue'yu nasıl yendi, dünyanın en akıllı bilgisayarını nasıl yendi ? | Open Subtitles | اذن.. كيف تغلب كاسباروف على الازرق الكبير؟ الكمبيوتر الأذكى في العالم في الشطرنج |
Bir an önce East Blue'ya gitsin artık! | Open Subtitles | أتمنى أن يغادروا الي الازرق الشرقي وان لايعودوا |
Bu akşam toplantı var. East Blue'ya o hayvanları götürme niyetindeymiş anlaşılan. | Open Subtitles | سمعت انه بعد اجتماع هذا المساء ، قال انه سوف يرسل جميع تلك الحيوانات إلى الأزرق الشرقي |
East Blue'ya gitmene izin vermeyeceğim! | Open Subtitles | أنا لن أسمح لك بالذهاب الى الأزرق الشرقي |