Yani bu ülkelerin, bir sonraki parçalanma dalgası konusunda, ister ekolojik olsun, ister teknolojik, bir şeyler yapmak için daha fazla cesareti olduğunu düşünüyorum. | TED | لذا اعتقد ان هذه البلدان لديها حافز أكبر لعمل شيء عن الموجة التالية من الأضطرابات، سواء كانت بيئية او حتى تكنولوجية. |
Toplum sağlığı profesörü olarak bu ülkelerin bu kadar hızlı büyüdüklerini görmek garip değil. | TED | بالنسبة لي, كأستاذ صحة عامة, لم أتفاجأ ان كل هذه البلدان استطاعت ان تنمو بهذه السرعة |
bu ülkelerin hepsi Batıya milyarlarca dolar borçlu. | Open Subtitles | حسنا، كل هذه البلدان شيل، جميعهم مدينون بمليارات من الدولارات للغرب |
Beslenmeyi, yaşamı, okur-yazarlığı bu ülkelerin kendilerine bakabilecekleri şekilde nasıl geliştirmeye çalıştın? Sonra, evet, bu iyi gidiyor diyebilirsin ve zekice davranmak gerek. | TED | فيصبح بمقدرة هذه الدول الاعتناء بنفسها ثم نقول رائع أن الأمر ينجح، وتصبح أذكى. يمكننا أن ننفق المساعدات بذكاء. ليس ترياقا لكل داء. |
bu ülkelerin hepsi bir zamanlar Arapça kullanıyordu. | TED | كل هذه الدول كانت تستخدم اللغة العربية. |
Bu yüzden anlam ifade eden şey bu ülkelerin kalkınma işbirliği politikalarında birinci önceliğe sahip olmamaları. | TED | إذن أن لا تكون تلك الدول من الأولويات هذا لا يشكل أي معنى في سياسات التعاون الإنمائي. |
İstenildiğinde bu ülkelerin istilası için planları etkinleştirme yetkisi istiyorum. | Open Subtitles | اطلب الترخيص لتنشيط الخطط لغزو تلك البلاد |
Bunun konuyla ilgili olup olmadığı kararını size bırakacağım; bu ülkelerin üçü de şu anda bir kadın tarafından yönetiliyor. | TED | وما يجدر ذكره، وسأترك الأمر لكم لتقرروا ما إذا كان الأمر مرتبط بذلك أم لا، أن ثلاث نسوة حالياً هن من يتولين القيادة في هذه البلدان الثلاث |
Anlıyorum Sayın Başkan ama belirtmem gerek; bu ülkelerin G25 Doğurganlık İttifakı'na yasal başvuru hakları var. | Open Subtitles | افهم ذلك سيدي الرئيس لكن علي ان انوه ان هذه البلدان ايضا لها حق قانوني حسب اتفاقية الخصوبة لمجموعة "G25" |
B.M.’in yan kuruluşlarının, Dünya Gıda Fonu’nun ve az önce bahsettiğim stratejileri uygulamaya gelenleri bu ülkelerin her bir köşesine hızlıca taşıyan devasa bir hava köprüsü oluşturduğunu gördük. | TED | و شاهدنا وكالات الأمم المتحدة، منظمة برنامج الغذاء العالمي، يقومون ببناء جسر جوي هائل ليأتوا بالمستجيبين من كل زاوية من هذه البلدان بسرعة ليكونوا قادرين على تنفيذ الإستراتيجيات التي تحدثنا عنها للتو. |
Ancak, bu ülkelerin yeterli epidemiyologa, yeterli sağlık çalışanına, yeterli lojistikçiye ve birlikte çalışacak yeterli diğer personele sahip olması lazım ki, her bir vakayı ve bunlarla temas edenleri tespit edebilsinler ve bu hastalığı sonsuza kadar durdursunlar. | TED | و لكنه سينتهي عندما تحصل هذه البلدان على علماء أوبئة، عدد كاف من عاملي الصحة، و من اللوجستيين و عدد كاف من الناس ليعملوا معهم ليكونوا قادرين على إيجاد أي حالة، و اقتفاء أثر المتصلين بها و يتأكدوا أن هذا المرض قد توقف و إلى الأبد. |
Daha da kötüsü, tedaviye ulaşmak bu ülkelerin birçoğunda zor olabilir ve TB'ye karşı olan utanç insanları ihtiyaçları olan yardımı almalarından vazgeçirebilir. | TED | والأسوأ من ذلك، الوصول إلى العلاج يمكن أن يكون صعبا في العديد من هذه البلدان ، وبسبب هذه الصعوبة يمكن أن تجعل الأشخاص تيأس من الحصول على احتياجاتهم . |
bu ülkelerin çekirdek bütçelerine para koymazsak devlet temel fonksiyonlarını dahi yerine getiremez. | TED | لا تستطيع أن تنهي الأعمال الأساسية للحكومة مالم يكون المال في صميم ميزانية هذه الدول |
Sayın Başkan, geçmiş deneyimlerden bu ülkelerin masum olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | سيدي الرئيس نحن نعلم من قبل أن هذه الدول ليست بريئة |
bu ülkelerin hepsinde Birleşmiş Milletler'in onayı var. | Open Subtitles | هناك عقوبات من الأمم المتحده على كل هذه الدول |
Freedom House keşfetti ki, her ne kadar dünyadaki ülkelerin yüzde 50 ülkesi yüzde 50'si demokratik olsada, bu ülkelerin yüzde 70'i liberal değil yani insanlar düşünce ya da hareket özgürlüğüne sahip değiller. | TED | تجد منظمة فريدوم هاوس مع أن خمسين بالمئة من دول العالم دمقراطية 70 في المئة من هذه الدول غير لبرالية حيث ان الناس لا يتمتعون بحرية التعبير او حرية التنقل |
bu ülkelerin bunu yapmasına yardım edersek milyonlarca hayat kurtarabiliriz, aynı zamanda milyonlarca iş de yaratabiliriz. | TED | لو استطعنا أن نساعد هذه الدول على التقدم، سوف نتمكن من إنقاذ ملايين الأرواح، وفي نفس الوقت، سنتمكن من خلق ملايين فرص العمل. |
bu ülkelerin başkanları aciliyetin farkına vardı. | TED | أدرك رؤساء تلك الدول الحالة الطارئة. |
Stalin bu ülkelerin bir anlam ifade etmemesini özellikle istedi: | TED | وهو عن عمد لم يريد تلك الدول أن تمثل شيئاَ . |
Sonrasında da, bu ülkeler tamamen bu borca battıklarında ve geri ödemelerini yapamayınca tasarruf önlemleri alınıyor ve şirketler bu ülkelerin üzerine çullanıp, düşük ücretle işçi çalıştırıp, ...doğal kaynaklarını ele geçiriyorlar. | Open Subtitles | يعطون قروض هائلة للبلاد المتعسرة بنسبة فوائد عالية و بعد ذلك، حين تصبح تلك البلاد |