Evet, yani, ah, boyası hep dökülmüştü... ve hatırladığım kadarıyla, ah- bu şeyin içinde uyumayı seviyorlardı... etrafa işeyip, pislemedikleri zamanlarda. | Open Subtitles | أجل ، أه ، حسنا ، الطلاء كان قد زال وأنا نوعا ما تذكرت أنهم يحبون النوم في هذا الشيء |
Bu sonuçlara göre bu şeyin içinde on pound'luk naqahdah var. | Open Subtitles | وفقا لهذه القراءات ، هناك كتلة تزن عشرة بوندات من الناكودا في هذا الشيء |
Tanrılara çok şükür bu şeyin içinde otomatik pilot var. | Open Subtitles | شكرا الآلهة أن هناك الطيار الآلي في هذا الشيء. |
bu şeyin içinde dört tane geçerli adres daha var. | Open Subtitles | هناك اربعة عناوين اخري متاحة في هذا الشئ |
Tanrılara çok şükür bu şeyin içinde otomatik pilot var. | Open Subtitles | حمداً للآلهة أنه يوجد طيار آلي في هذا الشئ |
- bu şeyin içinde üşütmez misin? Saçmalama. | Open Subtitles | أحتاج إلى شراب ألن تصاب بالبرد فى هذا الرداء ؟ |
bu şeyin içinde olduğunu biliyoruz. Bisturiyle kesip atalım. | Open Subtitles | نعرف أن المرض بداخله هيا نحضر مشرطاً و نقطعه |
Hmm, yüz yılı aşkın bu şeyin içinde, bu olmasına rağmen, | Open Subtitles | لبثت داخل هذا الشيء لما يربو عن مئة سنة |
Belkemiğimi kırdıktan sonra, bir yılımı rehabilitasyonda bu şeyin içinde nasıl yaşayacağımı öğrenerek geçirdim. | Open Subtitles | بعد كسرت ظهري، قضيت سنة في اعادة التأهيل تعلم كيفية العيش في هذا الشيء. |
Yolu bu şeyin içinde geçirmene gerek yok yahu. | Open Subtitles | بحق المسيح، لستِ مضطرّة لتمضية الرحلة في هذا الشيء. |
bu şeyin içinde bir saatten fazla kalmam gerekmiyor değil mi? | Open Subtitles | أمي، لا يجب أن نمكث في هذا الشيء أكثر من ساعة، أليس كذلك؟ لأن... |
bu şeyin içinde yenilebilecek birşeyler var mı? | Open Subtitles | اهنالك اي شيء يأكل في هذا الشيء ؟ |
bu şeyin içinde boğuluyorum. Kusura bakma. | Open Subtitles | أنا مختنقه في هذا الشيء أنا آسفة |
bu şeyin içinde olduğunu biliyoruz. Bisturiyle kesip atalım. | Open Subtitles | نعرف أن المرض بداخله هيا نحضر مشرطاً و نقطعه |
bu şeyin içinde ne var? | Open Subtitles | ماذا يوجد داخل هذا الشيء ؟ |