bu karmaşıklığı makinelere aktarmak bu işi günümüzün çığır açan projeleri yapıyor. | TED | وترجمة هذا التعقيد للآلات هو ما يجعلهم القفزة النوعية للعصر الحديث. |
İyi bir aşı üretmek için vücudumuzun bu karmaşıklığı nasıl idare ettiğini anlamak için özümüze dönmek durumundayız. | TED | لصنع تطعيم ناجح، يجب علينا الرجوع إلى الأساسيات لنفهم كيف تتعامل أجسادنا مع هذا التعقيد |
Tıpkı şimdi paraziti daha geniş anlamıyla görebildiğimiz gibi ben ve takımım da bu karmaşıklığı vücudumuzun nasıl alt ettiğine anlamaya odaklanmış durumdayız. | TED | تماماً كما يمكننا الآن رؤية الطفيلي بوضوح أفضل أنا وفريقي مركّزون على محاولة فهم كيف تتغلب أجسادنا على هذا التعقيد. |
Hayat bundan çok dafa fazla karmaşık, ve bence gazetecilik bu karmaşıklığı aynı şekilde yansıtabilmeli. | TED | الحياة أكثر تعقيداً، أعتقد أنَّ واجب الصحفيين أن يظهروا هذا التعقيد. |
Bu nedenle, benim görüşüme göre mimari sahip olduğumuz her yerde, her mahremiyette bu karmaşıklığı yansıtması gerektiğine inanıyorum. | TED | لذلك أنا أعتقد أن فن العمارة كما أراه يحتاج أن يعكس هذا التعقيد في كل مسافة واحدة لدينا، في كل علاقاتنا الحميمة بما حولنا |
Soyut mantığın bulanık sularında yolunu bulmak alengirli iş; bu yüzden Yunan tarihçi Plutarch'ın bu karmaşıklığı göstermek için bir geminin hikayesini anlatması tam yerinde olsa gerek. | TED | إن من الصعب أن تجد طريقك في مياه التفكيرالتجريدي العكرة، ولعله من المناسب هنا لكي نجلي هذا التعقيد أن نستخدم مثال المؤرخ اليوناني (بلوتارخس) وهو قصة سفينة. |