Yad Vashem, bu noktada yılda 3 milyon ziyaretçiyle baş etmek zorunda. | TED | وياد فاشيم للتعامل مع احتياجات ثلاثة ملايين زائر سنويا في هذه المرحلة. |
bu noktada, seyirci her zaman onları şoke etmemi bekliyor. | Open Subtitles | في هذه المرحلة الجمهور يتوقع مني أن أفاجئه طوال الوقت |
Ya da bu noktada ilgilenmek için çok mu çaresizsin? | Open Subtitles | أم أنك يائسة جدا عند هذه النقطة لتبدي اهتماماً ؟ |
bu noktada, onu sağ görmeyi sizden bile daha çok istiyorum. | Open Subtitles | أعتقد، في هذه النقطة أريد لرؤيته حيّ لدرجة أكبر منك يعمل. |
Biliyorum, bu noktada “Eyvah, daha yeni sezaryenle doğum yaptım!" veya "Ben de sezaryenle doğmuştum!" ya da "Benim çocuğum da antibiyotik kullandı!” diye düşünüyor olabilirsiniz. | TED | الآن، أعلم أنكم قد تفكرون بهذه النقطة هذا، آه لا، لدي قيصرية أو ولدت قيصرياً أو طفلي يتناول المضادات الحيوية. |
Bu da, bu noktada anlayışımızın ötesinde bir şey değil. | TED | وهذا ليس بشيء صعب الإدراك في هذا الوقت. |
Onun da bu noktada yapmak isteyeceği son şey buydu. | Open Subtitles | وهذا كان آخر شيء يريد القيام به في تلك المرحلة |
bu noktada, seyirci her zaman onları şoke etmemi bekliyor. | Open Subtitles | في هذه المرحلة الجمهور يتوقع مني أن أفاجئه طوال الوقت |
bu noktada, az ama öz yanlış yorumlama riskini azaltır. | Open Subtitles | الأقل هو الأكثر في هذه المرحلة يُقلل خطورة سوء الفهم |
bu noktada, çok küçük boyutta bir oyuncak gezegenle uğraşıyoruz; | TED | في هذه المرحلة نتعامل مع كوكب لعبة صغير جداً، |
Şimdi bu noktada kendinize üç soru sorabilirsiniz: | TED | الآن, قد تخطر ببالك ثلاثة أسئلة في هذه المرحلة. |
bu noktada, yaşam desteğini yeniden başlatacağım ve iniş protokolünün yönetimini ele alacağım. | Open Subtitles | عند هذه النقطة أنا أعيد تشغيل دعم الحياة والسماح لبروتوكول الهبوط بتولي المسؤولية |
bu noktada tam 180 dakika geçti ve profesörün, yolculuğunun yarısında 90 kilolitre yakıtı kalmıştı. | TED | عند هذه النقطة إنقضي 180 دقيقة والبروفيسور في منتصف رحلته ب90 كيلولتر وقود متبقية. |
bu noktada, Afrika'yla Arabistan arasında sadece 30 kilometre vardır. | Open Subtitles | في هذه النقطة 30 ك.م تفصل أفريقيا عن شبه الجزيرة |
bu noktada, içeri girdiğinizde hiç bir teknik sorunu gizleyemem. | Open Subtitles | في هذه النقطة لا يوجد مشاكل تقنية لتمنعك من الدخول |
Dinleyin, birbirimiz olmadan bir hiçiz bu noktada. | Open Subtitles | أنظري يا عزيزتي. على انفراد، نحن لا نساوي شيئا بهذه النقطة. |
Bak, bu noktada herhangi bir teoriye şans tanımaya hazırım ! | Open Subtitles | انظر في هذا الوقت سوف اعطي اي نظرية اهتمام |
Tamda bu noktada onu hayatta tutacak bir kişi var. Sen. | Open Subtitles | في تلك المرحلة ، شخص واحد فقط يُمكنه إنقاذها ، أنت |
bu noktada anladım ki öğrencim nihayet savunmalarını elden bırakıyordu. | Open Subtitles | في تلك اللحظة أدركت أن طالبي, أخيراً يقوي دفاعاته |
bu noktada bende deniz iguanaları üzerine çalıştım | TED | فقمت بدراسة الإغوانا البحرية في هذه الحالة |
bu noktada, telif hakkı avukatları oldukça memnun. | TED | وجد محامو حقوق الطباعة والنشر ضالتهم في تلك النقطة. |
bu noktada, doktorlar ona yaklaşık 3 ay yaşayacağını söyledi. | TED | في هذه اللحظة أخبره أطباؤه أنّ لديه حوالي 3 أشهر ليعيش. |
İki gece önce tam bu noktada avuç dolusu altın parçaları buldum. | Open Subtitles | في هذه البقعة بالضبط ظهرت قبضة من كتل الذهب قبل ليلتين |
Açıkça görülüyor ki, bu doğru bir değerlendirme, ama bu noktada kaybedecek neyimiz var ki? | Open Subtitles | من الواضح أن هذا تقييم دقيق لكن , ماذا لدينا لنخسره بهذه المرحلة ؟ |
Galiba bu noktada ben Fransızların "de trop" dedikleri şey oluyorum. | Open Subtitles | أعتقد عند هذه المرحلة أنا ما يسميه الفرنسيون "غير مرغوب فيه". |
Tam da bu noktada olaylar beni hızla aşmaya başladı. | TED | وعند هذه النقطة كانت قد بدأت الأحداث تغمرني بسرعة. |
Dini eğitim, işte bu noktada hatamızda çok ileri gittik. sadece anlaşılması zor doktrinlere odaklandık. | TED | التعليم الديني، ها هنا حيث مضينا بطريقة خاطئة، مركزين فقط على صعوبة مذهب الإعتقاد الديني. |