Ama bu problemlerin devam etmesi ve çözümlerin bazen kendi sorunlarını yaratması gerçeği vazgeçmemiz veya teslim olmamız için bir sebep değil. | TED | لكن حقيقة أن هذه المشاكل مستمرة وأن الحلول في بعض الأحيان تُحدِث مشاكلها الخاصة ليس سببًا لأن نستسلم ونتنازل. |
Belki de güzel bir uykudan sonra bu problemlerin çözümünde yardımcı olabilirsiniz. | TED | قد يكون بإمكانك أن تساهم بحل هذه المشاكل بعد أن تنال قسطاً جيداً من النوم. |
Sonra bu problemlerin büyük kısmının kaybolacağına dikkat edin. | TED | ومن ثم لاحظ إختفاء العديد من هذه المشاكل الكبيرة. |
Yani belki de adam pantolonlarını belinde tutmayı becerseydi bu problemlerin hiçbiri olmazdı. | Open Subtitles | ربما اذا قام بكبت شهواته، لم تكن تلك المشاكل حدثت له في الأساس. |
Ve bu problemlerin hiç birini tek başıma çözemezdim. fakat gerçekten çok parlak bir araştırma ekibim var. | TED | وماكنت لأستطيع التعامل مع كل تلك المشاكل ، لولا وجود ذلك الفريق المتألق معي. |
bu problemlerin özel şirketlerin değil de STK veya hükümetlerin ilgi alanı olduğunu düşünürüz. | TED | نعتقد أن هذه المشاكل هي في نطاق المنظمات غير الحكومية أو الحكومات وليس الشركات الخاصة |
bu problemlerin en derinleri de genellikle HIV vakalarının en ağır olduğu ülkelerde. | TED | هذه المشاكل غالبًا ما تكون الأكثر خطورة في البلدان ذات العبء الأكبر لهذا الفيروس. |
Ve esas olan, bu problemlerin hiç birine sahip olmayan kültürlere dönüp bir bakmak. | Open Subtitles | و الرئيسيّات تكمن بالعودة لرؤية تلك الحضارات التي ليس لديها هذه المشاكل. |
bu problemlerin bazıları kesinlikle sende de var. İçkicilik gibi. | Open Subtitles | حسناً، وأَنتَ أيضاً لَديك بالتأكيد بعض من هذه المشاكل مع الشرب. |
Örneğin; şu anda, petrol ve maden sektöründe... ...bu problemlerin bazılarının üstesinden gelecek... ...tamamen dünya çapında bir şeffaflık standardının... ...başlangıcı bulunmaktadır. | TED | في النفط وقطاع التعدين، على سبيل المثال، وهناك الآن بداية الشفافية في جميع أنحاء العالم حقاً القياسية التي يمكن معالجة بعض هذه المشاكل. |
Ve her grup kendi içinde dünyayı daha da iyi bir yer yapmak için üç değişik proje seçip, tüm bu problemlerin birbiriyle bağlantılı olduğunun, birbirini etkilediğinin bilincine varıyor. | TED | وأي مجموعة من بينها تختار ثلاثة أنواع مختلفة من المشاريع لجعل هذا العالم عالما أفضل. والاعتراف بأن جميع هذه المشاكل المختلفة مترابطة وتؤثر على بعضها البعض. |
bu problemlerin neler olacağını önceden söylemenin imkansız olduğunu ıspatladı. | Open Subtitles | أثبت "تورينغ" من المحال التنبّؤ سلفاً بماهية هذه المشاكل. |
Şimdi, üzerinde düşünecek zamanım oldu, Şöyle diyebilirdim,"Bildiğiniz üzere, önümüzdeki 100 yıla bakacak olursak ve bu problemlerin çoğunu geçen günlerde de gördük, önemli sorunların çoğu -- temiz su, temiz enerji -- ve hepsi de bir noktada değiştirilebilirler -- ve daha temiz, daha işlevli maddeler -- hepsi bana donanımsal sorunlar gibi görünüyor. | TED | والآن وقد توفر لدي القليل من الوقت لأفكر في الأمر، كنت لأقول، "حسنا، تعرفون، إن نظرنا إلى المئة سنة المقبلة وقد رأينا كل هذه المشاكل في الأيام القليلة الماضية، معظم القضايا الكبرى -- مياه نظيفة، طاقة نظيفة -- وهي متقاطعة في بعض الجوانب -- ومواد أكثر فاعلية ونظافة -- تبدوا لي كلها مشاكل عتاد صلب. |
Turing bu problemlerin gayet tabi farkındaydı, fakat yine de, çaresizce; | Open Subtitles | كان يدرك "تورينغ" هذه المشاكل جيداً، |
Eğer bu problemlerin bir yolunu bulup sihirli bir şekilde kaybolmasını dileyip ve hayal ederek kabuğumuza çekilirsek karşı karşıya kaldığımız zorluklar yok olamaz. | TED | فالتحديات التي نواجهها، لا يمكنُ أن تزول إذا تراجعنا وانسحبنا داخل قواقعنا، نتمنى ونتخيل بأن تلك المشاكل ستختفي على نحو ما بطريقة سحرية. |
Teknolojiyi tüm problemlerimizin çözümü olarak görmek yerine, bu problemlerin aslında ne olduğunu gösteren bir rehber olarak görmeliyiz ki böylece onlar hakkında düzgünce düşünüp çözüm bulabilelim. | TED | نحتاج أن نكف عن التفكير في التكنولوجيا كحل لكل مشاكلنا، ولكن نفكر فيها كدليل لمعرفة ما هي تلك المشاكل بالفعل، لكي نبدأ بالتفكير فيهم بشكل مناسب ونبدأ في مواجهتهم. |
bu problemlerin sebebi benim. | Open Subtitles | أنا هو سبب تلك المشاكل |