bu türler bizim için çok önemlidir. | TED | تعتبر هذه الأنواع ذات أهمية بالنسبة لنا. |
Kuşlar, sürüngenler, balıklar, dinazorlar ve başkaları gibi bu türler de doğurmak yerine yumurtluyor. | TED | مثل الطيور، والزواحف، والسمك، والديناصورات، وأخرى، هذه الأنواع تضع البيض بدلًا من الولادة لتبقى على قيد الحياة. |
bu türler, gözle görülür şekilde birbirlerinin benzeri olduğundan çıkardıkları ses, ikili farklılık oluşturmalı. | Open Subtitles | بما أن هذه الأنواع لا يمكن التمييز بينها نظريا فإن الصوت الذي يصدرونه سيفرّق بينهم |
Tüm bu türler burada yaşadı, son buzularası dönemde, ısı düzeylerinin şimdikine oldukça benzer olduğu bir dönemde. | TED | جميع هذه الأنواع عاشت هنا... ...في العصر الجليدي البيني الأخير،... ...عندما كانت درجات الحرارة تقترب كثيراً من درجات الحرارة اليوم. |
(Müzik) bu türler önemli bir dönüş yaptılar. | TED | (موسيقى) لقد شهدت هذه الأنواع حقا عودة ملحوظة. |
Tüm bu türler ve gelirler. | TED | وكل هذه الأنواع والدخل. |
O zaman farkettim ki bu türler ve adada bulunan diğer eşsiz, harika hayvanların ve bitkilerin büyük bir çoğunluğu - ki bu hemen hemen dünyanın her yerinde olan durumdur-- evrimleşmesi milyonlarca yıl almış olan canlılar, sonsuza dek yok olma sürecinin içindeler. | TED | لقد ادركت حينها أن هذه الأنواع ومجموعة أخرى كبيرة من الحيوانات المتفردة، الرائعة والنباتات على تلك الجزيرة-- وهذا حقيقي تحديداً لكل جزء من العالم-- الذي أستغرق ملايين السنين ليتطور، هي في عملية إختفاء الى الأبد. |