Bu yolla tek bir elektron atomun şeklini temelinden değiştirir. | Open Subtitles | بهذه الطريقة يمكن لإلكترون واحد أن يغير شكل الذرة جذرياً |
Yani seksi Bu yolla öğrenmemelisin ve açıkçası, seks için henüz çok küçüksün. | Open Subtitles | لايجب عليك تعلمه بهذه الطريقة وبصراحة انتِ صغيرة جداً على معرفة امور الجنس |
Sadece canlılar bu şifreleme ve bilgiyi Bu yolla iletme yeteneğine sahiptirler. | Open Subtitles | فقط الكائنات الحية التي تمتلك القدرة على الترميز ونقل المعلومات بهذه الطريقة. |
Şey, belki de Bu yolla değil. Neden rahatlamıyorsun, Barbara. | Open Subtitles | ربما لن نراهم بتلك الطريقة لم لا تتمديين يا باربرا |
Ve Bu yolla dünyada daha fazla etkim olabilir. | TED | لانه بهذه الطريقة أُأَثر على العالم بصورة اكبر |
demiyoruz. Biz bu tarzı kullanmadık çünkü, Bu yolla anlaşılamayacağız. | TED | لم نتبع هذا الأسلوب لأننا لن نفهم بهذه الطريقة |
Bir karınca, çevreyi Bu yolla keşfederken tehditler veya düşmanlardan yeni yuva alanlarına kadar birçok şeyle karşılaşabilir. | TED | عندما تستكشف بيئتها بهذه الطريقة تمر النملة بأشياء مختلفة بدء من التهديدات أو الأعداء، إلى مواقع بديلة للتعشيش |
Jeotermal aktivitelerle maden damarları içinde yoğrulmadan önce Dünya'daki altın büyük olasılıkla Bu yolla Dünya'ya iletildi. | TED | الذهب الموجود على الأرض وصل تقريباً بهذه الطريقة قبل أن يصبح على شكل عروق بواسطة نشاط الحرارة الأرضية. |
Çok geçmeden doktorlar insanları Bu yolla kandırmalarının diğer bir faydasının klinik çalışmalarda olduğunu fark ettiler. | TED | مالبث أن أدرك الأطباء أن خداع الناس بهذه الطريقة له استخدام آخر: في التجارب السريرية. |
Fakat ne yazık ki tahıl ve pirinç gibi birçok temel mahsulü Bu yolla yetiştiremedik. | TED | ولكن للأسف، لم نتمكن من زراعة المحاصيل الرئيسية كالحبوب والأرُز بهذه الطريقة. |
Bu yolla her yarım saatte sekiz dakika kurtarıyorsun yani iki saatlik televizyon izleme boyunca egzersiz için 32 dakikan oluyor. | TED | وتوفرُ بهذه الطريقة ثماني دقائق كل نصف ساعة إذا عند مشاهدتك التلفاز لمدة ساعتين، لديك 32 دقيقة للتمارين الرياضية. |
Yönetimlerin endüstri ile Bu yolla işbirliği yaparken yaptığı hata şudur; ortak fayda ile ortak paydayı birleştrimek. | TED | الخطأ الذي تقع فيه الحكومات حينما تتعاون بهذه الطريقة مع الصناعة هي أنها تخلط الصالح العام مع الأرضية المشتركة. |
Samimi aktivizmde iyiyiz, bizden Bu yolla faydalanın. | TED | إننا جيدون في إضافه الود إلى النشاط، لذلك قموا باستغلالنا بهذه الطريقة. |
Bİlgisayarlarla ve diğer şeylerle daha çok şey yapabiliriz eğer maddelerin Bu yolla nasıl oluşturulduğunu bilirsek. | TED | نستطيع أن نفعل الكثير بالحواسيب والأشياء عموما إن عرفنا كيف نصنع الأشياء بهذه الطريقة. |
Biliyor musun, Bu yolla onu asla yakalayamayız. Kendiniz gidin | Open Subtitles | لن نستطيع القبض عليه بهذه الطريقة اذهبا لحالكما |
Düşüncenin Bu yolla açıklanmasında, bir netlik ve güzellik var. | Open Subtitles | هناك صفاء وجمال في هذه الفكرة معبَّرا عنها بهذه الطريقة فحسب |
Yine de dadısına Bu yolla kızamık geçirdiğine inanmak oldukça zor. | Open Subtitles | لكن من الصعوبة التصديق أنه يستطيع أن ، يعطى الحصبة لمربيته بتلك الطريقة |
Bu yolla, kullanıcıyı diğer telefona yönlendiğinde bulabilirler. | Open Subtitles | بتلك الطريقة نستطيع تحديد هويّة المستخدم عندما ينتقل إلى هاتفٍ آخر |
Bu yolla, elimize diğerlerinin atladığı birşeyi bulmak için en iyi fırsat geçecek. | Open Subtitles | بتلك الطريقة سيكون لدينا فرصة أفضل في إيجاد شيء قد يكون الأخرون قد افتقدوه |
Bu yolla eskime ve bunun gibi sorunlarla uğraşmamız gerekmeyecek. | TED | وبهذه الطريقة لن نتعامل مع التقادم وجميع تلك الأنواع من المسائل |
Tam anlamıyla şapka yaparak geçimini sağlamıyor. Bu yolla küçük bir değişiklik ediniyor. | Open Subtitles | هي ليست بالضبط تعمل بمعاش التبرعات انها تختار تغيير صغير بهذه الطريقه |
Bu yolla parayı ve kızı elde ediyor. | Open Subtitles | هذا الطريقِ يَحْصلُ على المالِ والبنتِ. |
Kamuoyuna ve tüm dünyaya Bu yolla gözdağı veriyorlar. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة التي تكشف تقاريرهم لعامة الشعب والعالم |