Ve tekrar, bu devasa hava ordusu yola çıkıyor ve her yarasa uçsuz bucaksız Kongo ormanlarındaki kendi yuvasına geri dönüyor. | Open Subtitles | بعدها، مرةً أخرى، يُقلع الأسطول الجوي الهائل، يعود كل خفاشٍ لرقعته الخاصة به من غابات الكونغو الشاسعة. |
En muhteşem olaylardan bir tanesi Doğu Afrika'nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde yer alır. | Open Subtitles | إحدى أكثر الأحداث إذهالاً تحدث في السهول الشاسعة المفتوحة لشرق أفريقيا |
Ne kadar engin, uçsuz bucaksız ve akıllara zarar büyüklükte olduğuna inanamazsınız. | Open Subtitles | لن تصدق كم هو كبير و واسع بشكل ضخم لن يصدقه عقلك |
Bizler 10 yıllık bir dijitale dönülştürme programı kuruyoruz. Amacımız: bu uçsuz bucaksız arşivi devasa bir bilgi sistemine dönüştürebilmek. | TED | ونحن بإعداد برنامج رقمنة 10 سنوات حيث يهدف الي تحويل هذا الأرشيف الهائل الي نظام معلومات عملاق. |
Uçsuz bucaksız steplerde savaşmaya alışmış bir ordu için bu geçilmez bir engel gibiydi. | Open Subtitles | و جيش بدوي . .يكافح من أجل سهوله المفتوحة |
Bu yüzden, bu uçsuz bucaksız ve yalnız evrende, biz muhteşem bir şekilde iyimserizdir. | TED | وهذا هو السبب أنه في هذا الكون الواسع الوحيد، نحن متفائلون بشكل جد رائع. |
Bu büyük, uçsuz bucaksız, sessiz ve belki de en çok ihmal edilen uluslararası kriz için bir şey yapabilir miydik? | TED | هل يسعنا فعل شيء حيال هذه الأزمة العالمية الكبيرة الواسعة الصامتة وربما الأكثر إهمالًا؟ |
Bu donmuş uçsuz bucaksız denizin ortasında onu veya yavrusunu hiçbir yırtıcı bulamaz. | Open Subtitles | في منتصف هذا البحر الشاسع المتجمد لا يستطيع مفترس الوصول إليها أو لصغيرها. |
Sonra, bir kez daha, bu muazzam hava filosu havalanır ve her yarasa uçsuz bucaksız Kongo ormanlarındaki kendi bölgesine geri döner. | Open Subtitles | بعدها، مرةً أخرى، يُقلع الأسطول الجوي الهائل، يعود كل خفاشٍ لرقعته الخاصة به من غابات الكونغو الشاسعة. |
Bu uçsuz bucaksız yeni küresel ağda ana merkezler şekillenecek ve bir kez daha güç el değiştirecek. | Open Subtitles | في هذه الشبكة العالمية الشاسعة الجديدة، ستتكوّن محاور جديدة. ومجدداً، ستتغير القوى. |
Günde 50 mil'den (80 km) fazla yol katederek bu uçsuz bucaksız, beyaz araziyi geçen küçük beyaz tilki gerçek bir zorlu çekim oldu. | Open Subtitles | الثعلب الأبيض الصغير الذي يمكنه تغطية خمسين ميلاً في اليوم عبر هذه الأرض البيضاء الشاسعة هو تحدٍ كبير في التصوير |
Uçsuz bucaksız mesafelerin aşılamaz olduğu, küçük ülkelerin daha büyük komşularından kaçamadığı, karayla çevrilmiş ülkelerin fakir olmaya mahkum edildiğini bize anlatıyor. | TED | يقول لنا أن البلدان الغير ساحلية محكوم علها بالفقر، أن البلدان الصغيرة لا يمكنها تجاهل البلدان الكبيرة المجاورة تلك المساحة الشاسعة لايمكن تجاوزها. |
Düştüm, ateşe değil fakat uçsuz bucaksız, donmuş bir araziye düştüm. | Open Subtitles | لقد وقعت,ليس في النار و لكن في مكان واسع,في القفار المجمدة |
Şimdi yalnızım, kayıp ve yalnız, uzak, uçsuz bucaksız, başıboş dünyada. | Open Subtitles | أوحيد انا الآن , تائه و وحيد في عالم رحال , بعيد و واسع |
Ama bu alet daha çok uzay gibi uçsuz bucaksız bir şeyi küçültmek için, örneğin, senin ağzın gibi. | Open Subtitles | لكن هذه الأداة أكثر مناسبة لتقليص اى شيء واسع كفمك هذا مثلاً |
Okyanusun dört bir yanında yırtıcı hayvanlar ve avları uçsuz bucaksız mesafelerde oynanan üç boyutlu ölümcül bir saklambaç yarışı içindedirler. | Open Subtitles | في خضم هذا المحيط، المفترسات والطرائد محكومة بلعبة استغماية خطيرة ثلاثية الأبعاد حدودها أطراف هذا المحيط الهائل. |
Uçsuz bucaksız Kuantum Buzdağının sadece bir kısmı. | Open Subtitles | الرأس التقليدي لجبل جليد الطاقةالميكانيكية الهائل. |
Biz, bu uçsuz bucaksız evrende enerji ve madde ve kimya ve fizik evreninde yalnız mıyız? | TED | هل نحن وحيدون في ذلك الكون الواسع من الطاقة والمادة والكيمياء والفيزياء ؟ |
Uçsuz bucaksız çöllerden oluşan topraklar Orta Asya'dan batıya doğru uzanıyor. | Open Subtitles | الارض المحايدة الواسعة من الصحاري ذلك الإمتداد غربي إلى حدود آسيا الوسطى. |
Bu, fırtına korkusudur gemide hastalık korkusudur uçsuz bucaksız denizin korkusudur. | Open Subtitles | الخوف من العواصف الخوف من الدوار على متن السفينة الخوف من الإمتداد الشاسع |