O daha bir çocuk. Polis bir şey bulamadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | إنها مجرد طفله و الشرطه تقول أنهم لم يجدوا شئ |
Tarım bakanlığının araştırdığını, bir şey bulamadıklarını sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت أن وزارة الزراعة قد حققت، ولم يجدوا أي شيء |
Eyalet, hiçbir şey bulamadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | كان يلقي المالي على ضحايا الإصابات بالرمح وشريكه " مارتي " لسنوات يصرح بأنهم لم يجدوا شيئاً |
İnsanların başka yerde bulamadıklarını bulmaya geldiği yer. | Open Subtitles | يأتي الناس للبحث عن شيء لا يستطيعون أن يجدوه في أي مكان آخر |
Size madenleri bulamadıklarını düşündürten nedir? | Open Subtitles | ما الذى يجعلك تظنّ أنّهم لم يعثروا على المنجم؟ |
Mülk sahibi hiçbir müşteri bulamadıklarını söyledi. | Open Subtitles | ؟ .. رئيس العقار يقول بأنهم لم يستطيعوا إيجاد مـُشترٍ له |
Bir kez, ama aradığımda, belgeleri bulamadıklarını söylediler. | Open Subtitles | مرّة، ولكن عندما اتّصلت، قالوا أنهم لم يتمكّنوا من إيجاد البلاغ. |
Arabada birşey bulamadıklarını söylemişlerdi. | Open Subtitles | قالوا بانهم لم يجدوا شيئاً في السيارة |
Cesedimi bulamadıklarını söylemeyecekler mi? | Open Subtitles | -إذن ماذا سيحدث عندما يخبرونه أنهم لم يجدوا جثتي؟ |
Cesedini neden bulamadıklarını bilmiyorum. | Open Subtitles | انا لا اعرف لماذا لم يجدوا الجثة |
Bu neden kadınları bulamadıklarını açıklar. | Open Subtitles | هذا يفسر لما لم يجدوا الأنثى قط |
- Polisler jakuzinin etrafında bir şey bulamadıklarını söyledi. | Open Subtitles | انهم لم يجدوا اي شيء بجانب الحوض الساخن |
Maddox ve Bracken arasında somut bir bağlantı bulamadıklarını söyledi. | Open Subtitles | قالوا أنّهم لمْ يجدوا أيّ علاقة بين (مادوكس) و(براكن). |
Bay Bates, Leydi Rose arkada ve size notun işe yaradığını ancak aradıkları şeyi bulamadıklarını söylememi rica etti, artık ne demekse. | Open Subtitles | سيد (بيتس)، السيدة (روز) عادت وطلبتمنيأن أقوللك، أن الملاحظةقدنجحت. لكنهم لم يجدوا ما كانوا يبحثون عنه أياكانيعنيذلك . |
O zaman her ne ise, 'onu' bulamadıklarını varsayabiliriz. | Open Subtitles | لذا يمكننا إفتراض أنهم لم يجدوه مهما كان ذلك الشيء |
Sen ve Lucky ev işgalcilerinin bulamadıklarını buldunuz. | Open Subtitles | أنت ولاكي وجدتما ما لم يستطع أصحاب السطو أن يجدوه |
Demek ki bir şey bulamadıklarını da biliyorsun. | Open Subtitles | إذن إنكَ تعرفُ أيضًا بأنهم لم يعثروا على شيء. |
Neler olduğunu bilmiyorum. Alaric cesedini hiç bulamadıklarını söyledi. | Open Subtitles | لا أعلم ما حدث ، (آليريك) قال أنهم لمّ يعثروا على جثمانها البتّة. |
Ateş edeni bulamadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | يقولون أنهم لم يستطيعوا إيجاد مطلق النار |
Bir kez, ama aradığımda, belgeleri bulamadıklarını söylediler. | Open Subtitles | مرّة، ولكن عندما اتّصلت، قالوا أنهم لم يتمكّنوا من إيجاد البلاغ. |