Biriyle buluşmak için bir yere ihtiyacı vardı, gözden uzak bir yere. | Open Subtitles | كان محتاجاً إلى مكان لمقابلة شخص ما ، مكان بعيد عن الأنظار |
Büyük gün geldiğinde buzdolabını süt ve taze meyvelerle doldurduk ve aileyle buluşmak için havaalanına gittik. | TED | حين أتى اليوم الكبير ملأنا ثلاجتهم بالحليب والفاكهة الطازجة واتجهنا إلى المطار لمقابلة العائلة |
Pencere yok, kamera yok, kalabalık yok. buluşmak için mükemmel bir yer. | Open Subtitles | لا نوافذ ، لا كاميرات ، لا شحود ، مكان مثالي للقاء |
Dikkat çekmemen gerektiğinde buluşmak için çok mantıklı yerler buralar. | Open Subtitles | هذه ستكون أماكن رائعة للقاء شخص ما دون لفت الإنتباه. |
Para biriktirip, iznimde onunla buluşmak için San Francisco'ya gittim. | Open Subtitles | كنت أدخر نقودي والإجازات وذهبت إلى سان فرانسيسكو لمقابلته. |
Burada tekrar buluşmak için parolamız bu. | Open Subtitles | تلك ستكون إشارتك للإجتماع هنا. |
Destek trenleri ile buluşmak için Kuzey tümeni köprüye yaklaşıyor. | Open Subtitles | القوات الشمالية تقترب من الجسر لمقابلة قطارات الإمدادات |
Çünkü ben soruyorum. Burada adamla buluşmak için oturuyorum. | Open Subtitles | لأنّي أسأل عليه، لأنّي أجلس هنا لمقابلة الرجل. |
- Hayır, iki kişi. Buraya Bay Juntao'yla buluşmak için geldim. | Open Subtitles | لا، لإثنان انا هنا لمقابلة ،السيد جون تاو |
-Hayır iki kişi. Bay Juntao'yla buluşmak için buradayım. | Open Subtitles | لا، لإثنان انا هنا لمقابلة ،السيد جون تاو |
Raporlara göre bir müşteriyle buluşmak için Fas'a gidecek. | Open Subtitles | تقارير مخبرينا تقول أنه سيكون فى المغرب لمقابلة عميل |
Kız ve erkek kardeşlerim, tanrılarımızla buluşmak için uçuyoruz. | Open Subtitles | نحن نطير يا أخوانى وأخواتى نطير لمقابلة الآلهة |
Daha sonra bütün hafta boyunca 72. caddede bir otele Lily ile buluşmak için gittiği ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبين، أن طوال الإسبوع كان يتخفى ذاهبا إلى فندق في الشارع الثاني وسبعون للقاء ليلي |
Bizim için çalıştığına inandığımız biriyle buluşmak için Los Angeles'a geldi. | Open Subtitles | هو في لوس أنجلوس للقاء شخص متأكدين بأنه يعمل معنا |
- buluşmak için hazır olduğunda, parayı getireceğim... senin seçtigin bir yer ve zamanda. | Open Subtitles | إذا كنتَ على إستعدادٍ للقاء ..سأحضر النقود في المكان و الزمان الذي تختاره أنت |
Bilmiyorum. Onunla buluşmak için buraya geldim. | Open Subtitles | لا أعلم، لق أتيت لمقابلته من ثم وجدته هكذا |
Bir dostlumun oğluyla buluşmak için gönderildim. | Open Subtitles | أنا أرسلت للإجتماع إبن صديق |
Dutch Henry adında bir adamla buluşmak için buradayım. | Open Subtitles | ركبت لأقابل رجلا اسمه داتش هنري ويسكي ، لو سمحت ؟ |
Briana, Sam Wilson'la buluşmak için... parka gittiğinde onu takip ettiniz. | Open Subtitles | عندما مشى برينا في الحديقة لتلبية سام ويلسون، الذي تتبعه لها. |
Yani, biriyle buluşmak için mi gelmişti? | Open Subtitles | أعني هل كانت هنا لتقابل أي أحد؟ |
Bryan ve ben arkadaşlarla buluşmak için dışarı çıkıyorduk. | Open Subtitles | انا و براين كنا في طريقنا لملاقاة بعض الاصدقاء |
Dr. Jose Goldemberg'la buluşmak için Brezilya'ya gittik. | TED | حسنا ، ذهبنا إلى البرازيل لنقابل د.جوس جولدمبرج. |
Bir müşteriyle konuştum ve onunla buluşmak için hazırlanmalıyım. | Open Subtitles | لقد تحدثت مع احد العملاء... ويجب ان اجهز لكي اقابله. |
Birkaç hafta sonra ise farklı düşünen biriyle buluşmak için 12 bin Alman kayıt oldu. | TED | وبعد عدة أسابيع، كان 12000 من الألمان قد سجَّلوا ليلتقي كلٌّ منهم بشخصٍ آخر ذي رأيٍ مُخالفٍ لرأيه. |
Şirinlerimle buluşmak için gidiş-dönüş 650 km. | Open Subtitles | 200 ميل لكل طريق لاقابل ذلك السنفور. |