Ve böylece insanlar bulutları araya giren şeyler olarak düşünüyorlar. | TED | ولهذا ترتبط السحب عند الناس بفكرة كونها أشياء تعترض الطريق. |
Şu bulutları menevişleyen boz çizgiler de günün müjdecileri. | Open Subtitles | وهذه الخطوط الرمادية التي تشق السحب هي بشائر النهار |
Ve Kudretli Olan'ın sağında otururken ve göğün bulutları üzerinde gelirken beni göreceksiniz. | Open Subtitles | و انت سوف ترانى وانا اتى فوق سحب الفردوس، جالس على يمين الرب |
Devasalar. Devasa hidrojen bulutları galaksilerin içine ve dışına doğru akar. | TED | إنها ضخمة، غيوم ضخمة من الهيدروجين التي نعتقد أنها تطفو داخل وخارج المجرات. |
Mate, pervaz bulutları yükseltmemiz mümkün mü, pervaz bitince, biliyor musun? | Open Subtitles | ما رأيك يمكننا ركوب السحاب ما أن تدخل ذلك؟ |
Geniş Macellan bulutları, en yakın galaktik komşumuz, bizim bildiğimiz mavi-beyaz yerine aslında turuncu. | TED | سحابة ماجلان الكبرى، جارنا المجري الأقرب، برتقالي اللون بدلاً من لونه الأصلي الأزرق و الأبيض |
Uçağın, bulutları yararak giden kanatlarını ve kokpit penceresinden gördüğü göğü hatırlıyor. | Open Subtitles | يتذكر الأجنحة وهي تمر عبر السحب ويتذكر نظرته للسماء من خلال نافذة قمرة القيادة |
...volkanik bir patlamanın kül bulutları ve sülfür gazının bileşimi sonucu oldu ama bu... | Open Subtitles | رماد من السحب وضباب من الكبريت من الإندلاع البركاني للسنة التي قبلها |
Gezegenin olağanüstü sarı bulutları güneş ışığını yansıtıyor. | Open Subtitles | تعكس السحب الصفراء المذهله المحيطة بالكوكب أشعة الشمس |
Tüm korkularımın üstesinden gelmek. Bütün gün bulutları izleyerek yatmak. | Open Subtitles | أتغلب على كل مخاوفي وأستلقي لمراقبة السحب طوال اليوم |
bulutları şekerden yapılmış ve beleş taco yiyebilirsiniz, hiç dövme yaptırmasanız bile, ki yaptırmamalısınız. | Open Subtitles | و السحب مصنوعة من الحلوى وتستطيعون ان تأكلوا تاكوز مجاني حتى لو لم تحصلوا على وشم , وهو ما يجب الا تفعلوا |
Ve bu galaksilerin içinde dev toz bulutları oluşuyor. | TED | وبداخل هذه المجرات تتكون سحب الغبار الكبيرة هذه. |
Ama kurdelelerin ve konfetilerin ardında fırtına bulutları toplanıyordu. | Open Subtitles | لكن خلف اللافتات والزينة الورقية، كانت سحب العواصف تتجمع |
Bu baskının sonucunda kükürtlü buhar bulutları yüzeye doğru püskürür. | Open Subtitles | الغليان ادناه ينفجر في سحب من بخار الكبريت |
Yarın gece 'Mutluluk bulutları' adlı bir konser varmış ve belki bir arkadaşınızla gidersiniz diye düşündüm. | Open Subtitles | أوه ، لا تخجلينى يا سيدتى لا لقد سمعت عن حفلة الموسيقى الكنسية ليلة الغد غيوم البهجة الجميله |
Teşekkürler. Kendinizi suçlu hissettiğinizde, bazen, başınızın üstünde fırtına bulutları dolaşıyormuş gibi olur. Bu fırtınayı başınızdan defetmenin tek bir yolu olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | أحياناً عندما تشعر بالذنب يشبه الأمر غيوم عاصفة فوق رأسك عرفت ان هناك طريقة واحدة لجعل عاصفة الذنب تختفي |
Ağır çekimde bir patlama gibi yıldızda, devâsa gaz bulutları patlıyor. | Open Subtitles | كإنفجار يتحرك في صمت غيوم عملاقة من الغازات تفنجر مندفعة من النجم |
Bir pencere vardı. bulutları görebilirdim. | Open Subtitles | هنالك نافذة هناك بإمكاني رؤية السحاب في الخارج. |
Örs bulutları diğer bir deyişle, fırtınanın üzerindeki büyük bulut küçülmeye başlar ve 20,000 km'ye kadar uzar. | Open Subtitles | حيث سحابة السندان في عوالم أخرى، السحابة الضخمة بقمّة العاصفة تبدأ صغيرة وتتعاظم لتصل لطول عشرين ألف كيلومتر |
Ben O'yum ve beni Yüce Gücün sağında otururken göreceksin göğün bulutları üstünde. | Open Subtitles | ...أَنا هو وسترون ابن الإنسان جالساُ عن يمين القوة وآتياُ على سحاب السماء |
Ben de değişik hayvanlara benzeyen bulutları gösterdim. | Open Subtitles | لذلك أشرت إلى كل الغيوم على شكل مثل الحيوانات المختلفة. |
Şunu gördün mü? bulutları gördün mü? Bunlar normal değil. | Open Subtitles | هل رايتي هذا , هل رايتي تلك الغيوم ليست طبيعية ساحضر الكاميرا |
Fırtına bulutları! | Open Subtitles | هناك عاصفه وشيكه عاصفه ثلجيه؟ |
Gezegen soğudukça, bu buhar bulutları oluşturmaya başladı. | Open Subtitles | ،وحالما برد الكوكب شكّل البخار غيوماً |
İlk iki sayfada sadece bulutları tasvir ettin. | Open Subtitles | لقد بدأت القصة بوصف للغيوم في صفحتين كاملتين |
Mavi gökyüzü kara bulutları uzaklara sürene kadar gülümsemeye devam et. | Open Subtitles | * حتى تدفع السماء الزرقاء السُحب المُمطرة * * بعيداً * |
Teknik olarak, bulutları kontrol ediyor, ki onlar da bulut değil zaten. | Open Subtitles | حسناً، من الناحية الفنية فهو يتحكم في السُحُب والتي من الناحية الفنية ليست سُحُباً من الأساس |
Yüzen devasa çiçekler, dalgalı manzaralar, nakledilmiş vücut kısımları ve yükselen şeytan bulutları imgelemleri ile Kahlo genelde sürrealizm ile bağdaştırılırdı. | TED | مع تصورها للزهور العملاقة العائمة، والمناظر الطبيعية المتموجة، وأجزاء الجسم المنحوتة، والسحب المتصاعدة من الشياطين، كثيراً ما ارتبطت كاهلو مع السريالية. |