bunu yaparak süperlif geliştirmiş olacağız, %380 daha güçlü, %300 daha esnek. | TED | بفعل ذلك أصبحنا قادرين على صنع ألياف خارقة ألياف أكثر قوة بنسبة 380 في المئة، وأكثر مرونة بنسبة 300 في المئة |
bunu yaparak,Filozof taşını arayan aptalları oraya topladık ve biz seni bulduk. | Open Subtitles | بفعل ذلك, الأغبياء الذين يهتمون بحجر الفلاسفه سيجتمعون في تلك البلده و لقد عثرنا عليك |
Fark etmez, bunu yaparak yine de beni ikna edemeyeceksin. | Open Subtitles | لن تقنعني بفعل هذا انا لست الرجل الذي تظنّه |
bunu yaparak Dünya'ya bütün Dünya'ya gerçekten yardım edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك مساعدة العالم ، العالم أجمع بفعل هذا |
Washington meydanında tam bunu yaparak birçok oyun kazandı. | Open Subtitles | لقد فاز في الكثير من المباريات في ساحة واشنطن بفعله ذلك بالضبط |
Ve bunu yaparak yalnızca harcanan zaman üzerinden işleyen bir dünyadan, faydalı şekilde harcanan zamana önem veren bir dünyaya geçebiliriz. | TED | وبفعل ذلك بإمكاننا تغيير مسار العالم القائم على الإعتماد على قضاء الوقت، إلى عالم يقضي الوقت بشكل جيد. |
bunu yaparak, SPK'nın bilmesini istemediğin bilgileri, | Open Subtitles | أن تعرفينها SPK بفعل ذلك ، المعلومات التي لا تريدك |
bunu yaparak siz, babanıza engel olacaksınız; ben de Winfred'a. | Open Subtitles | و بفعل ذلك أنت تصد والدك (و أنا أصد (وينفريد |
Bence bunu yaparak herkese bir iyilik yaptım. | Open Subtitles | أعتقد أنني أديت معروفاً للجميع بفعل ذلك |
Pizza fırlatmayı öğrenmek yerine beş saatimi bunu yaparak harcamam ne güzel oldu. | Open Subtitles | أنا سعيد جدا لتضييع وقتي بفعل هذا بدلا من التعلم كيفية رمي البيتزا في خمس ساعات |
bunu yaparak bir tedavi bulmakla kalmıyor üstüne direnişin bize karşı kullanabileceği bir silahı elinden alıyoruz. | Open Subtitles | بفعل هذا , نحن لا نجد العلاج فقط نُخرجها كسلاح المقاومة الذي قد يُستخدم ضدنا |
Yani sen, cidden bunu yaparak, iyi mi hissediyorsun? | Open Subtitles | ...اذا انت انت تشعر بشعور جيد بفعل هذا ؟ |
bunu yaparak zengin oldu. | Open Subtitles | أصبح غنياً بفعله ذلك. |
Bu zamanları inatçı bir iyimserlikle karşılamayı seçmek yaşamlarımızı anlam ve amaçla doldurabilir ve bunu yaparak elimizi tarihin akışına uzatıp onu bizim seçtiğimiz geleceğe doğru döndürebiliriz. | TED | اختيار مواجهة هذه الأزمة بتفاؤل وعزم يمكن أن يملأ حياتنا بالمعاني والأهداف، وبفعل ذلك يمكننا أن نضع أيدينا على قوس التاريخ ونقوم بثنيه ناحية المستقبل الذي نختاره. |
bunu yaparak bizi uyarıyorsun. | Open Subtitles | أنت ترسل إلينا تحذيرا شاهدوا... |
İnsanların sesini, dilini alıp dizelere döküp daha güçlü hâle getiriyordu ve bunu yaparak, bu dili ve bu dili konuşan insanları, yüceltiyordu. | TED | كان يأخذ صوت الشعب، لغة الشعب، وينظمها في مقاطع شعرية، وبفعله لذلك، كرَّم اللغة، وكرَّم الشعب الذي تحدث اللغة. |
Ve bunu yaparak, aslında kendisini kilitlemiş olur. | TED | و بالقيام بهذا العمل، يقوم الموصل أيضاً بتثبيت نفسه في موضعه. |