| Candace sana böyle zorlu durumlarla başa çıkabilmeyi öğrettiğimi sanıyordum. | Open Subtitles | كانديس, ظننت اني علمتك كيف تتعاملي مع هذه الظروف العصيبة. |
| Candace de ilk randevumuzda bunları sordu. | Open Subtitles | لقد سألتني كانديس نفس الاسئلة في اول موعد لنا |
| Candace kendi çalışanlarından birini | Open Subtitles | كانديس يمكن أن يكون واحد من عمال حملتها الانتخابية |
| - Candace müziğin çok yüksek olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | كانداس تقول أن الموسيقى عاليةُ جداً ماذا؟ |
| Anne ve babası, Candace ve William Dayton, ile birlikte 814 Garland Avenue'de yaşıyor. | Open Subtitles | يعيش مع أبويه. وليام و كانداس دايتون، في 814 درب غارلند. |
| William ve Candace Dayton, 814 Garland Bulvarı'nda. | Open Subtitles | وليام و كانداس دايتون، في 814 درب غارلند. |
| Candace'in düğünü ve o gülleri beyaz istiyor. | Open Subtitles | وهذا هو الزفاف كانديس وقالت أنها تود الوردة البيضاء. |
| Çünkü saatler sonra en iyi arkadaşım Candace evleniyor.. | Open Subtitles | قبل ساعات قليلة صديقي أفضل كانديس تزوجت. |
| Acil bir durum için beni çağırdıkları için Candace'le yemeğe sen gideceksin. | Open Subtitles | تذهب للعشاء مع كانديس لأنه وردني أتصال لحالة طارئة |
| Vay canına, dişlerin gerçekten ışıl ışıl Candace. | Open Subtitles | بالذهاب معكم أيضاً واو أسنانك تبدو مشرقة اليوم كانديس |
| Bunun canlısına benzer robot Candace olma ihtimali de var. | Open Subtitles | انها مجرد من المرجح أن هذا حياة كانديس غالباً |
| Millet Candace'e Trent konusunu açma vakti geldi. | Open Subtitles | ياشباب,شباب حان الوقت لكي نخبر كانديس عن ترينت |
| Danny, Candace'in özel işlerine karışmayarak akıllılık etti. | Open Subtitles | داني كان حكيمًا عندما أبتعد عن علاقات كانديس الشخصية |
| Candace, Danny'ye Trent işini bozması için müthiş bir fırsat verdi. | Open Subtitles | كانديس أعطت لـ داني فرصة عظيمة لكي ينهي كل شيء متعلق بترينت |
| Candace konusunda hata ettiğimi itiraf edersem bir birey olarak değişmediğimi düşünebilir misin? | Open Subtitles | مهلًا إسمع أعترف إني قد أفسدت الأمر على كانديس ربما علي أن أجعل الأمر وكأنني تغيرت كشخص ؟ |
| Tanrım, Candace bana yetişecek diye çok korktum. | Open Subtitles | يا اللهي،لقد كنت خائفة من الموت الذي كان كانداس سيلاحقني به |
| Gün sonunda bunları Candace ile konuşabilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنك أن تناقش كلّ ذلك مع كانداس في نهاية اليوم |
| Candace bizi götürebileceğini söyledi. | Open Subtitles | لكن كانداس قالتْ أنها سَتُوصلُنا |
| Brandon Candace'ta kalıyor. | Open Subtitles | براندون في الخارج في شقة كانداس |
| Candace, provaya gitmeliyim. | Open Subtitles | كانداس, يجب أن أذهب للتمرين على الغناء |