Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm. Adım Ben Covington. | Open Subtitles | المعذرة, انا حقاً آسف لإزعاجكِ, اسمي هو (بين كوفينتون). |
Gazeteyi alabilmek için bu sabah Port Covington'a kadar gittim. | Open Subtitles | ذهبت إلى (بورت كوفينتون) فجرا لأحصل على نسخة |
Bu yüzden, senin, en iyi arkadaşımın tek arkadaşımın, beni ve Carter Covington'u bu akşamki yemeğe çağırmanı istiyorum. | Open Subtitles | لذلك انا بحاجتك.. صديقتي المقربه صديقتي الوحيده لكي تدعوني وتدعوا كارتر كوفينغتون |
Birmingham Covington ailesinden Carter Covington. | Open Subtitles | كارتر كوفينغتون، من كوفينغتون برمنغهام |
Washington'daki en büyük firmalardan birindeki işimi bıraktım, Covington and Burling'ten ayrılıp altı haneli yıllık geliri terk ettim, | TED | لقد تركت وظيفة في أكبر مكاتب المحاماة في العاصمة الأمريكية ، كوفينجتون و بيرلنج ، مكتب رأسماله يتكون من ستة أرقام. |
Evet, ingilizcem o kadar iyi değil ama sanırım Bay Covington da senin erkek arkadaşın olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ولكن أعتقد السيد كوفنتغون يقول بأنه أيضاً رفيقك |
Sophie Covington'ın bu işle bir ilgisi olduğunu mu düşünüyorsun? | Open Subtitles | اتظنين ان (صوفي كوفينتون) قد خدعت الجميع؟ |
Saat 1'de Covington'ın ölüm yıl dönümü için bir anma töreni yapılacak. | Open Subtitles | هناك نصب تذكاري الساعة 1 (نصب تذكاري لموت (كوفينتون |
Ölümünden bir yıl sonra bile Covington'ın egosunun yaşadığını görmek güzel. | Open Subtitles | من الجيد رؤية غرور (كوفينتون) يعيش بعد سنة من موته |
Sophie Covington ile ilişkisi olup olmadığını araştırman için tuttu seni. | Open Subtitles | عينتك لتكتشف (إن كان على علاقة سرية مع (صوفي كوفينتون هل هو على علاقة؟ |
Pekâlâ kesin bir kanıt değil ama ya Mailer ve Covington içeriden bilgilendirme olayını birlikte yaptılarsa? | Open Subtitles | حسناً ، ليس تأكيداً (ولكن ماذا لو (ميلر) و (كوفينتون يعملان بالتجارة الداخلية معاً |
FBI olayı çözmeye başlar Mailer da her şeyi Covington'ın üstüne yıkar. | Open Subtitles | مكتب التحقيقات على وشك إكتشافهم (لذلك (ميلر) يرمي اللوم على (كوفينتون |
O halde Alabama eyaletinin Covington vilayetince bana verilen yetkiye dayanarak, sizi karı koca ilan ediyorum. | Open Subtitles | إذا، بالسلطة المخولة إلي، من مقاطعة "كوفينغتون" في ولاية "ألاباما"، أعلنكما زوجا وزوجة. |
Madem ki Excel'in ne bok olduğunu hakkında hiçbir fikrim yoktu bende birsüreliğine Bay Covington'un asansöre binmesini umarak orada takılmaya karar verdim. | Open Subtitles | بما أنه لم يكن لدي فكرة عن معنى (اكسيل) قررت الاختباء في المصعد لفترة آملاً برؤية السيد (كوفينغتون) |
Elveda, Carter Covington. Sanırım en çok onu özleyeceğim. | Open Subtitles | وداعا، كارتر كوفينغتون |
3 yıl önce, Ben Covington'un yarım litre kanını elimde tutmuştum. | Open Subtitles | منذ ثلاث سنوات أخذت بنتا من دم كوفينجتون |
İşte Ben Covington'un yazdıkları. | Open Subtitles | هذا ما كتبه بين كوفينجتون هذا ما كتبه بين كوفينجتون |
Çok memnun olurum Bay Covington. Aman Tanrım. Joel? | Open Subtitles | سيكون من دواعي سروري سيد كوفينجتون. اوه ياالهي وااو جويل؟ |
Charleston, Güney Carolina'da Carter Covington'un partisinde. | Open Subtitles | إنها في تشارلستون كارولينا الجنوبية و هي في حفلة يستضيفها كارتر كوفنتغون |
Covington ve Ryack'i ararken Pathet Lao askerleri tarafından vurulmuş. | Open Subtitles | لقد أصيبت طائرته وهو يبحث عن كوفنغتن ورياك |
"Siz Asil Ekselansları, Lord Edgar Darby Covington Cornwall-yukarı-Thames'in 14. | Open Subtitles | "صاحب السعادة النبيل السيد (إيدقار داربي كافنتون) |
Carter Covington Charleston'daki tatil evinde etkinliğe ev sahipliği yapıyor. | Open Subtitles | كارتر كوفنجتون يقيم حفل في منزل إجازته في تشارلستون |
Bu Wilson Mailer. Covington'ın yatırım fonu ortağı. | Open Subtitles | ذلك (ويلسون ميلر) شريك (كوفينون) بالتمويل |
Belki de Covington Ridge yolundaki kaza yerine gitmiştir. | Open Subtitles | ربما ذهبت إلى موقع الحادثة (طريق (حافة كوفينجون |