Ağlarla örülü dünyamızı, karmaşıklık bakış açısından anlamayı amaçlayan, uzun dönemli ve yüksek bütçeli programların ortaya çıktığını görüyoruz | TED | نحن نرى نشوء برامج طويلة المدى ومدعومة بشكل جيد تهدف لفهم عالمنا المحاط بالشبكات من وجهة نظر التعقيد. |
Bugün güvenlik adı altında yaptıklarımızla bu tercihlerimizin uzun dönemli etkisi arasındaki korelasyon sistematik olarak küçümsendi. | TED | قللت بشكل منهجي بين الربط بما نقوم به اليوم باسم الأمن والتأثير طويل المدى لهذه الخيارات. |
Onların zaman zaman kendi hayatlarında bir seyirci gibi hissetmelerine neden olan şey bu uzun dönemli erteleme. | TED | بل بسبب ذاك التأجيل طويل المدى الذي جعلهم كالمتفرجين ، أحيانًا ، على حياتهم نفسها .. |
Tamam, kendilerinden daha güçlü bir komşuyla uzun dönemli anlaşmazlık. | Open Subtitles | حسنا ، إذا صراعات طويلة الأمد مع جار أكثر قوة |
Ama soru şu: Bu başarıyı nasıl uzun dönemli mutluluğa çevireceksiniz, özellikle, durulmak için doğru zamanın gelip gelmediğine nasıl karar vereceksiniz? | TED | لكن يأتي السؤال حول كيف تحول ذلك النجاح إلى سعادة طويلة الأمد بشكل خاص، كيف تقرر، متى يكون الوقت مناسبا للاستقرار؟ |
Bu nedenle uzun dönemli bir bakış açısına sahip olmalı, ancak bunun etkilerini 10 yıllık süreçler halinde ölçmeliyiz. | TED | وهذا هو الذي يفرض علينا العمل بمفاهيم طويلة الامد ولكن علينا ان نقيس النتائج كل 10 سنوات |
İnsanların %20'sinin sonu uzun dönemli TSSB ile sonuçlanıyor. | TED | إلا أن نسبة 20% من الناس، ينتهي بهم الحال بحالة مزمنة من إضطرابات مابعد الصدمة. |
Bu internetin sebep olduğu uzun dönemli kritik değişimdir. | TED | إنه تحول حرج على المدى الطويل سببته الإنترنت. |
Biri insanlığın uzun dönemli iyiliği için çalışma isteği. | TED | الأول هو الرغبة في العمل لتحقيق مصلحة البشرية على المدى الطويل. |
Şimdi Pentagon Ruslar'la uzun dönemli bir anlaşma yapmak istemiyor. | Open Subtitles | الآن وزارة الدفاع الأمريكية لَيستْ راغبةَ للتَعَامُل مَع الروس على المدى البعيدِ. |
Bu uzun dönemli bir plan mı, benim engellemeye çalışma olayım? | Open Subtitles | هل هذه خطّتك على المدى الطويل، أن أكون الرادع؟ |
Kısa dönemli kampanyalarla müşterilere eziyet etmek yerine teslimatla birlikte faturalandıralım. | Open Subtitles | بدلا من أن ينزعج الزبائن بالفواتير على حملات المدى القصير ، أقول أن نحاسب عند الاستلام |
...ama ben uzun dönemli bir ilişki düşünmemiştim. | Open Subtitles | تومي لكنني لم أكن أبحث عن أي شيء على المدى الطويل |
Ama aynı şekilde, uzun dönemli mutluluk şansınızı arttırmak istiyorsanız, çok da uzatmak istemezsiniz. | TED | لكن، كذلك، لا تريد أن تنتظر طويلا إن أردت أن تضاعف حظوظك في سعادة طويلة الأمد. |
Ama genellikle yerleşme ve uzun dönemli kalma seçenekleri sınırlıdır. | TED | إلا أن خيار التوطين أو الاندماج طويل الأمد غالباً ما يكون محدوداً. |
Yani sadece kısa dönemli performansı düşünmeyelim. | TED | لذلك دعونا لا نفكر فقط في الأداء قصير الأمد. |
Hipokampus duygularla ilişkilendirilir. Uzun dönemli hafızaya önemli deneyimleri geçirerek, hatırlamaya ve anı oluşumuna yardımcı olur. | TED | إن الحصين، المرتبط بشكل قوي بالمشاعر، هو الذي يساعد على التذكر عن طريق ترميز التجارب الهامة في الذاكرات طويلة الأمد. |
Önceki uzun dönemli araştırmalarımızın hepsini tekrar gözden geçiriyoruz. | Open Subtitles | نحن نراجع جميع التحقيقات طويلة الأمد لسلفي |
- Birlikte sahibi olduğumuz daire üzerine kısa dönemli bir ipotek. | Open Subtitles | ما هو؟ إنه رهن قصير الأمد على مبنى سكني والذى نملكه معاً |
Uzun dönemli hedeflerimin yanında kısa dönemli ihtiyaçlarım var. | Open Subtitles | طالما ان لدي اهداف بعيدة الامد لدي ايضا حاجات قصيرة الامد |
Ayrıca, kısa dönemli hafızayı da siliyor bu yüzden Ajan Morris beni müzede gördüğünü hatırlamadı. | Open Subtitles | وهو يتضمن أيضاً ماسحاً للذاكرة قصيرة الامد وهذا يفسر لماذا لا يتذكر العميل موريس رؤيتي في الفندق |
Vietnam'da görev yapmışsanız ve kardeşiniz şizofrense, uzun dönemli TSSB'ye yakalanmanız oldukça yüksektir. | TED | إن كنت قد خدمت في حرب فيتنام ولديك أخ يعاني من إنفصام الشخصية ففرصتك كبيرة لكي تعاني من فترات طويلة من إضطرابات مابعد الصدمة نتيجة للحرب. |