Oldukça düşük bir ihtimal. Otoimmün çok daha akla yatkın. | Open Subtitles | احتمال ضئيل المناعة الذاتية أكثر رجحاناً |
Kirası düşük bir gece kulübünü işletmek ruhsatlı ise kanunsuz değildir. | Open Subtitles | لنفتتح نادي ترفيهي بإيجار ضئيل بترخيص قانوني |
Takip edemeyeceğimiz kadar düşük bir gama frekansı yayıyor. | Open Subtitles | إنه يَصدر مقدار ضئيل من أشعة جاما، لا يمكن تَعقبه. |
Ve asıl önemli olan bunları çok dikkatli şekilde kurutmanız, düşük bir sıcaklıkta. | TED | والشئ الرئيسي هو أنك يجب أن تجففها بكل حرص، في درجات حرارة منخفضة. |
Bugün ticari ölçekli bir şirket, bunu, tonu 600 dolar gibi düşük bir maliyete yapabiliyor | TED | هناك شركة اليوم وهي شركة تجاريّة، تستطيع القيام بذلك بتكلفة منخفضة تصل إلى 600 دولار للطن. |
UMUTSUZCA AĞLA Çok düşük bir ihtimal. | Open Subtitles | بشكل واضح ضربة طويلة. |
UMUTSUZCA AĞLA Çok düşük bir ihtimal. | Open Subtitles | بشكل واضح ضربة طويلة. |
Daha düşük bir fiyat söyleyip orta yolda buluşmayı beklememelisiniz. Bunu anlıyor musunuz? | Open Subtitles | ولا يمكنك أن تعرض سعر أقل وتتقوقع أن نلتقي في نقطة ما بالمنتصف, أتفهم؟ |
Dolayısıyla her ne kadar bir tek sivilin bile öldürülmesi, işkence görmesi, sakat bırakılması, tecavüze uğraması yüksek bir rakam olsa da, sivil kayıplara ilişikin rakamların bugün on yıl öncesinden daha düşük bir düzeye inmesi sevindiricidir. | TED | ولكن ورغم ان كل شخص يموت او يقتل او يعذب او يشرد يعتبر حدثاً كبير ولكن يجب القول ان العدد النهائي للضحايا المدنيين هو اقل بصورة واضحة مما كان عليه منذ عقد مضى وهذه اخبار جيدة بصورة عامة |
Bulsak bile bizi bir şeye yönlendirmesi çok düşük bir ihtimal. | Open Subtitles | حتى لو وجدناها، تلك الإحتمالية ستؤدي إلى أي شيء ضئيل |
EM: Kesinlikle. Arabanın geri kalanı akünün ağırlığını dengelemek için çok hafif olmalı, sonra düşük bir sürtünme katsayınız olmalı böylelikle iyi bir otoyol menziliniz olur. | TED | إيلون: تمامًا. باقي السيّارة عليه أن يكون خفيفًا جدًا لمعادلة ثقل البطّارية، ومن ثّم، يجب الحصول على معامل سحب ضئيل لنسق جيّد في الطريق السريع. |
- ...en taze kavrulmuş kahveyi-- - Burası yapıyor. Bu düşük bir ihtimal. | Open Subtitles | موجودة بهذا المكان هنا هذا إحتمال ضئيل |
Bizim karşılaşmamız çok düşük bir ihtimal. | Open Subtitles | احتمال ضئيل جدا أن نلتقي |
Yani, çok düşük bir oran. | Open Subtitles | لذا فهذا معدل ضئيل للغاية |
Yani bu demek oluyor ki sıradan insanlara ait tonlarca bilgiye gayet düşük bir bütçeyle erişmek mümkün. | TED | وما يعنيه ذلك هو أن لدينا هذه المعلومات عن أشخاص عاديين متاحة بتكلفة منخفضة. |
Raynard'a standartları çok düşük bir yerde iş ayarladım. | Open Subtitles | حصلت على وظيفة لرينارد مع معايير منخفضة جدا |
Daha düşük bir fiyat söyleyip orta yolda buluşmayı beklememelisiniz. Bunu anlıyor musunuz? | Open Subtitles | ولا يمكنك أن تعرض سعر أقل وتتقوقع أن نلتقي في نقطة ما بالمنتصف, أتفهم؟ |
Yani onlar da zehirli ya da yada daha düşük bir seviyede kullanılması gerekenlerdir. | TED | فهي اما سامة او يجب استخدمها في مستوى اقل من العشوائية |