Şimdi, doğruluğu ve dürüstlüğü genellikle Limbaugh ile bağdaşlaştırmam ama bu noktaya karşı çıkmak çok zor. | TED | فمن الناذر أن أجمع كلمتي الصدق والنزاهة مع ليمبو، ولكن من الصعب حقا معارضة لب تلك النكتة. |
Karakterindeki en müthiş özellik ise dürüstlüğüdür hiçbir zaman vazgeçmediği dürüstlüğü. | Open Subtitles | السمة الأكثر تميزًا فيه هي الصدق الصدق في الكبيرة والصغيرة |
Pekâlâ, dürüstlüğü ve saygıyı hak ediyorum çünkü bu topluluğun önemli bir parçasıyım. | Open Subtitles | انا استحق الصراحة و الاحترام لإنني جزء مهم من هذا المجتمع |
...samimiyeti ve dürüstlüğü övgüyü hak ediyor. | Open Subtitles | الصراحة والصدق أمران يستحقان الإحترام .. |
Eğer ben seçilirsem, bu şehre dürüstlüğü ve şerefi geri getireceğim. | Open Subtitles | إذا تمّ إنتخابي، سأعيد الأمانة والنزاهة إلى المدينة. |
Bir şirketin mali dürüstlüğü ortadan kalktı mı bu iş bitmiş demektir. | Open Subtitles | حالما يتم الطَعنُ في النزاهة المالية لشركة. تنتهي. |
Evet, dürüstlüğü rahatsız edici olabiliyor. | Open Subtitles | نعم، نزاهته يمكن أن تكون مزعجة. |
Sana dürüstlüğü göstereceğim. | Open Subtitles | حسناً ، حسناً اذا كنت تريد الصدق فسوف اعطيه لك |
Ama gözlerine bakıp, o dürüstlüğü gördüğümde, duygularım açık duruş haline geçti. | Open Subtitles | لكن عندما انظر الى عينيه ولا ارى سوى الصدق يمكنكِ ان تقولي ان مشاعري اخذت رصيفاً مفتوحاً |
Başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Ariel, acısını kontrol altına almak için harcadığı dürüstlüğü ve hayal gücünü örneklemektedir. | TED | واعتُبرت "آرييل" تحفتها الفنية، تُجسد "آرييل" الصدق والخيال اللذان سخرتهما بلاث لتصف ألمها. |
-Tamam,olmayabilirim, ne dürüstlüğü.. | Open Subtitles | حسنا، قد لا أكون، ولا الصدق .. |
Umursamazlıkla dürüstlüğü birbirine karıştırıyorsun. | Open Subtitles | أنتي تخلطين بين اللامبالاة و الصراحة |
Bu dürüstlüğü kastettiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا اعتقد أنها قصدت هذه الصراحة |
Bir kadını yatağa atmak için dürüstlüğü kullanan fakat diğerleri kadar yalancı biri. | Open Subtitles | أحمق كشخص يستعمل الصراحة كي يجذب امرأة لمضاجعته... لكنه في الحقيقة غير أخلاقي كبقية الرجال الفاسدين |
Sana en azından bu kadar dürüstlüğü borçluyum. | Open Subtitles | مدينةٌ لك بهذه الصراحة , على الأقل. |
Cahiller dürüstlüğü kabalıkla hep karıştırır. | Open Subtitles | العقول البسيطة هو دائماً الأمانة العظيمة المشوّشة بالوقاحةِ العظيمةِ. |
O, nasıl söylesem... sana dürüstlüğü ve cesareti öğretti. | Open Subtitles | هو،همم.. لقد علّمكَ الكثير عن الأمانة والشجاعة |
dürüstlüğü, zenginlikten fazla severim. | Open Subtitles | أفضل الأمانة عن الثراء |
dürüstlüğü sağlamanın zor olduğunu biliyorum ama uzun vadede herkes için en iyisi budur. | Open Subtitles | أنا أعلم أن الحفاظ على النزاهة يمكن أن يكون صعباً لكن على المدى الطويل ذلك هو الافضل للجميع |
Gacaca toplum temelli bir sistem, toplumun üyeleri bir araya gelerek dürüstlüğü kanıtlanmış kadın ve erkekleri işlenen suçlarda avukatlık yapmak üzere seçerler. | TED | غاشاشا هو نظام قضائي يستندُ إلى المجتمع المحلي، حيث يجتمعُ أعضاء المجتمع معًا لانتخاب الرجال والنساء ممن عرف عنهم النزاهة لمحاكمة حالات الجرائم التي ارتكبت في حق هذه المجتمعات. |
Gelin, Oval Ofis'e dürüstlüğü geri getirelim. | Open Subtitles | لنرجع للمكتب البيضاوي نزاهته من جديد |
Sana dürüstlüğü sevmediğimi söylemiştim. | Open Subtitles | لقد أخبرته بإنك لا تحب الصراحه |
Fırsat için dürüstlüğü feda ettim. | Open Subtitles | ضحيت بالنزاهة من أجل فرصة. |
Ama onu hep dürüstlüğü için selamlardım. | Open Subtitles | لكنى كنت اشعر دائما انى يجب ان اقدم له التحيه العسكريه على امانته |