Yani, aramızdaki şeyler o denli bozuk ki, tekrar düzeltilemez. | Open Subtitles | يعني أن الأشياء التي بيننا محطمة للغاية ولا يمكن إصلاحها |
Devletin verimsiz olduğu, çok çürük ve düzeltilemez olduğu gerçeği ya da düşüncesi ile kolayca teslim olabiliriz. | TED | نستطيع بسهولة الاستسلام للحقيقة او للتفكير بأن الحكومة غير فعالة أبدًا وفاسدة جدًا ولا يمكنُ إصلاحها. |
İlişkiler, otuz dakikada, mucizevi bir şekilde düzeltilemez. | Open Subtitles | و العلاقات لا يتم إصلاحها بطريقة سحرية خلال نصف ساعة دائما |
Onlar varlar, düşünüyorlar tepki veriyorlar koruyucularından yoksunlar ve düzeltilemez hasarlar alıyorlar. | Open Subtitles | إنهُم موجوديِن، إنهُم يُفكّرون. ولديهُم ردّة فعِل لكونهِم محروميِن ممن يُدافعون عنهُم ولديهُم أضرار لا يُمكن إصلاحها. |
Bazı şeyler vardır ki, düzeltilemez. | Open Subtitles | هناك بعض الأشياء لا يمكن إصلاحها |
Bazı şeyler düzeltilemez. | Open Subtitles | بعض الأشياء لا يمكن إصلاحها فقط |
- Kırdığın bazı şeyler düzeltilemez. | Open Subtitles | بعد الأمور التي تكسرها لا يمكن إصلاحها |
Delilik. Bazı şeyler düzeltilemez. | Open Subtitles | بعض الأشياء لا يمكن إصلاحها. |
Ama bazı şeyler düzeltilemez Frank. | Open Subtitles | ولكن بعض الأمور لا يمكن إصلاحها يا (فرانك) |
Caitlin'in de dediği gibi kırılan bazı şeyler düzeltilemez. | Open Subtitles | :(كما قالت (كيتلين ... أحياناً عندما تنكسر الأشياء .لا يمكن إصلاحها ... |