Oh, evet efendim. Odanız sahnenin arkasında. Tahtınız da orada. | Open Subtitles | غرفة الملابس بالخلف و عرشك هناك أيضاً , ستعرف الباب |
Adrian Marcato da orada yaşıyordu. Hatta Pearl Ames bile. | Open Subtitles | عاشَ أدريان ماركاتو هناك أيضاً كذلك بيرل اميس |
O da orada yaşıyor. Diğerleriyle alakam yok ama. | Open Subtitles | تعيش هناك أيضا لكني لا أزعج نفسي مع الآخرين |
9'da orada olman lazım. Ayrılıyor olacaklar, dönene kadar beklemeni isteyecekler. | Open Subtitles | يجب أن تكون هناك في التاسعة صباحاً سيكونوا حينها قد غادروا |
Sabah 10:30'da orada olacağını söyledim. | Open Subtitles | لقد أخبرتهم بأنّكِ ستكونين هناك عند العاشرة و النصف صباحاً |
Bizim adamımız da orada olabilirdi, tam sizin burnunuzun altında. | Open Subtitles | من المحتمل أن رجلنا كان هناك ايضاً وقد أفلت من تحت انوفكم |
Biliyorsun işte, yukarıda. - Baban da orada olabilir. | Open Subtitles | إنهم فوقنا من المكن أن يكون أبوك هناك أيضاً |
Amiral Huidobro'nun da orada olacağını ve onunla konuşabileceğimizi söyledi. | Open Subtitles | ـ سيكون هناك أيضاً وقد يكون من مصلحتنا أن نأتي حتي نتحدث معه |
Amon, Korra'yı nerede tutuyorsa adamlarım da orada olmalı. | Open Subtitles | أياً كان المكان الذى يخفى آمون كورا . أراهن بأن رجالى هناك أيضاً |
Babanın da orada olmaması tuhaf, değil mi? | Open Subtitles | الغريب أن والداك لم يكن هناك أيضاً ، أليس كذلك؟ |
Ben ölmedim ama. Issız adadayım. O da orada. | Open Subtitles | أنا سأعيش في جزيرة مهجورة, و هي هناك أيضاً |
Parçalanmakta olan son proton titreşmeyi bırakıp evren, ısıl dengeye ulaştığında da orada olacağız. | Open Subtitles | عندما يتحلل آخر بروتون ويتوقف عن الإهتزاز، ويغرّق الكون في موجات الموت، سنكون هناك أيضاً |
Aklınızda bulunsun, numaram da orada yazıyor. | Open Subtitles | فقط لمعلوميتك , رقم هاتفي موجود هناك أيضا |
PekâIâ, zanlı koşu yolunu avlanma alanı olarak kullanıyor 6 numarayı da orada buldu demektir. | Open Subtitles | حسنا,إذن الجاني يستخدم المضمار كمنطقة للصيد مما يعني أنه عثر على الرقم 6 هناك أيضا |
Beyaz Saray da orada olacak. | Open Subtitles | حسنا، أنت تعرف، البيت الأبيض سيكون هناك أيضا |
7:30'da orada olurum. Bana bir gömlek ve bir ceket getirmesini söyle. | Open Subtitles | سوف أكون هناك في 19 ساعة و 30 وقالت إنها تجلب لي قميصا. |
9'da orada ol. Uçak 11:30'da kalkıyor. | Open Subtitles | كن هناك في الساعة التاسعة الرحلة في 11 ونصف |
Tamam. Tamam. Tam 7.30'da orada olmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | حسنا ، ليس علينا أن نكون هناك عند السابعة و النصف تماما |
Karım da orada çalıştığını söyledi. | Open Subtitles | زوجتى تقول انها عملت هناك ايضاً |
Bu adam, Clariss, o da orada hızcıydı. | Open Subtitles | (ذاك الرجل، (كلاريس لقد كان سريعًا هناك أيضًا |
12 Maymunlar'ın da orada olduğunu ayrıca yaptıklarının zamansal anormalliklere sebep olduğunu da biliyoruz. | Open Subtitles | و أعلم أن الإثنا عشر قردا هناك ايضا و لا شك بأن لهم يد في الإضطراب الزمني الهائل |
Mesaiden sonra nasıl oldu da orada kaldınız? | Open Subtitles | ماذا كنت تفعلين هناك فى هذا الوقت المتأخر ؟ |
Biz öldükten sonra da orada olacaklar. | Open Subtitles | ستبقى هناك في مكانها بعد موتي وموتكِ |
Tüm vilayetlerden gelen Kung Fu ustaları da orada mı olacak? | Open Subtitles | العيد الشتوي مع معلمي الكونج فو ! من كل المقاطعات ؟ |
Burada yapamayacağın ne var da orada yapacaksın? | Open Subtitles | ما الذي تقدرين على فعله هناك و لا تقدرين هنا ؟ |
Gerilimli bir ortam olsa da orada bulunmayı dert etmiyorum. | Open Subtitles | وأنا لاأمانع في الذهاب إلى هناك عندما يكون هناك توتر |
Öldürüldüğü saatte, 11:30'da orada olmanız mümkündü. | Open Subtitles | كان من الممكن بالنسبة لك أن تصل هناك الساعة الحادية عشر والنصف . وقت وفاته |
Neler yaşadın bilmiyorum ya da orada olmak nasıl bir duygudur ama sen orada ne kadar uzun kalsan insanlığın o kadar yok oluyordu. | Open Subtitles | أجهل ما كابدته توًّا وكيف كان الوضع داخل ذلك الشيء لكن كلّما طال حبسك فيه، تجرَّدت من إنسانيّتك. |
Ceset bizim binanın bahçesinde, çünkü müdürün odası da orada. | Open Subtitles | إنّه في ساحة البحرية لأنه المكان الذي يوجد فيه مكتب المدير. |