Eğer biri yaralanırsa, yeni bir çalışan tutmak daha ucuz. | Open Subtitles | إذا جرح أحد ما إنه أرخص عندما نعيّن موظف جديد |
Bu masrafları karşılamayacaklar çünkü. daha ucuz bir mağazaya gitmen gerekiyordu Susan. | Open Subtitles | وإنّهم لن يدفعوا تكاليف هذا الفستان كان عليكِ أن تذهبي لمتجر أرخص |
Kurşunsuz otomativ benzin kullanımı geleneksel benzinlerden... çevreyi korumak için çok daha ucuz... ...ve çok daha iyidir. | TED | ووقود السيارات الخالي من الرصاص الذي نستخدمه هو في نفس الوقت أرخص وأفضل للبيئة من وقود الطائرات. |
Onları her yerde görmüşsünüzdür. özellikle radarların artık daha ucuz olduğu şu günlerde. | TED | لقد رأيتموها هنا في المحيط وخاصة ان الرادارات هذه الايام اصبحت ارخص سعراً |
Öyleyse para göndermek için daha iyi, daha ucuz hiçbir seçenek yok mu? | TED | هل هذا يعني عدم وجود خيارات؟ ألا يوجد بدائل أفضل وأرخص لتحويل الأموال؟ |
Elimizde, paramızın yeteceğini göstermesi haricinde, erken davranmanın daha ucuz olacağını söyleyen ekonomik analizler var. | TED | لدينا تحليلات إقتصادية تبين أنه، ليس فقط أننا لا نستطيع تحمل ذلك، بل أنه من الأرخص التحرك مبكرا. |
Bunun için kullanılan tarayıcılar gittikçe küçülüyor, daha ucuz ve daha taşınabilir hale geliyor. Ve bu gibi cihazlarla olası hale gelen veri patlamaları | TED | هذه الماسحات الآن هي محمولة ،ذات أحجام أصغر ، و أقل تكلفة. وهذا النوع من الانفجارالبياني الذي تتيحه |
İşte bu yüzden cebinizdeki cep telefonu 70'lerin süperbilgisayarından kelimenin tam anlamıyla milyon kat daha ucuz ve bin kat daha hızlı. | TED | ولهذا فإن الهاتف النقال الموجود في جيبك هو حرفياً أرخص مليون مرة وأسرع ألف مرة من الكمبيوتر العملاق في السبعينات. |
Ancak Moore'un yasası denen şey bilgisayarları daha etkili ve daha ucuz kılıyordu. | TED | ولكن هناك ما نسميه قانون مور، الذي يجعل الحواسيب أرخص وأكثر كفاءة. |
Kömür ve doğal gaz rüzgar ve güneşten daha ucuz, ve petrol biyoyakıtlardan daha ucuz. | TED | الفحم والغاز الطبيعي أرخص من الطاقة الشمسية وطاقة الرياح، والبترول أرخص من الوقود الحيوي. |
Bu konuya bir bakışı şöyle görebilirsiniz. daha ucuz olduğu için salınımları kısmak yerine yaptığımız şeyi gösteriyor. | TED | لذا فها هي طريقة للتفكير في هذا, و هي أننا نفعل هذا بدلا من تقليل الإنبعاثات لمجرد أنه أرخص. |
Bu yazıcıların stajda kullandığım yazıcılardan daha ucuz ve erişilebilir olduğunu biliyordum. | TED | علمت بعدها أن هذه الطابعات كانت أرخص بكثير ومتوفرة أكثر من التي كنا نستخدمها خلال فترة تدريبي. |
Fakat bu çok büyük ve hantal, bu güvenlik kısmı ve hiç kimse onun sahip olduğumuz reaktörlerden daha ucuz olacağını düşünmüyor. | TED | ولكنه كبير وضخم حقًا، هذا هو جزء من السلامة، ولا يعتقد أحد بأنه سيكون أرخص من أي وقتٍ مضى من سعر المفاعلات التي لدينا. |
Kağıdın cihazı programlama açısından çok daha ucuz ve daha esnek bir yöntem olduğu anlaşıldı. | TED | اتضح أن الورق أرخص وأكثر مرونة كطريقة لبرمجة الجهاز. |
Verileri tüketmek istemiyoruz fakat şanslıyız ki DNA'ları kopyalamanın bir yolu var ki bu yol onu sentezlemekten daha ucuz ve kolay. | TED | نحن لا نريد لبياناتنا أن تنفذ، بيد أنه لحسن الحظ هنالك طريقة لنسخ الحمض النووي فهي حتى أرخص وأسهل من توليفه. |
Bu iki teknoloji, üretim ölçeği açısından çok daha etkili olduğundan bu ürünler daha ucuz olacaktır. | TED | ولأن هاتين التقنيتين أكثر كفاءة بكثير، في الإنتاج واسع النطاق ستكون هذه المنتجات أرخص. |
Bir tıp okulu inşa etmek tüm o insanları hapiste tutmaktan 20.000 dolar daha ucuz. | TED | ارخص بعشرين الف دولار ان تبني كلية للطب من ان تبقي الناس داخل السجون. |
Tek istediğin buysa eğer, çok daha ucuz bir yolu var. | Open Subtitles | ان كان هذا كل ما تريد هناك طريقة ارخص بكثير |
Yani daha hızlı, daha iyi, daha ucuz olmalarını sağlayan bir molekülleri var. | Open Subtitles | يعني أن لديهم جزيء يجعلهم أسرع وأفضل وأرخص حسناً، لماذا لا يحصل الجميع |
Eğer ihtiyaçları olsaydı kurumsal servislerle de bir araya getirebilirdi ama kurumsal servislere göre komşu hem daha iyi hem de daha ucuz bir alternatif. | TED | وقد كانت لتربطهم بالخدمات الحكومية إن كانوا في حاجة لها، لكن الجار بديل أحسن وأرخص بكثير للخدمات الحكومية. |
Bu, fabrikaların her parçayı tek bir çatı altında üretmek yerine ayrı ayrı üretmesinin daha ucuz olduğu anlamına gelir. | TED | أي أنه من الأرخص للمصانع أن تصنع كل جزءٍ بكميةٍ ضخمةٍ بشكلٍ منفصلٍ بدلًا من صناعة كل جزءٍ في مكانٍ واحدٍ. |
Ama önce daha büyük, daha ucuz normalde kabul edilmeyen, kitaplarda yazmayan tasarrufları yakalamalıyız. | TED | لكن علينا أولاً أن نمتلك مدخرات أكبر و أقل تكلفة و التي عادةً ما يتم تجاهلها ولا تدرج في كتب التعليمات. |
daha ucuz güneş enerjisi yaygınlaşma oranları artmaya başladı. | TED | بدأت معدلات إنتشار الطاقة الشمسية الرخيصة في الإرتفاع. |